1. Dünya Savaşı’nın sonuçları Avrupalı milletleri ekonomik bir darboğaza sürüklerken, radikal siyasal alternatifler toplumda daha fazla karşılık görmeye başlıyordu. Başlangıçta “herşeye karşı” bir ideolojiyle yola koyulan Benito Mussolini, 1919’da eski sosyalistler, devrimci sendikacılar, radikal cumhuriyetçilerden oluşan “Fasci italiani di combattimento”in kurulmasıyla iktidar yürüyüşünü başlatacaktı.
Adolf Hitler 2. Dünya Savaşı’nın ortasında, 28 Ekim 1942’de, Benito Mussolini’ye bir kutlama mesajı gönderdi. Mussolini’nin 1922’deki meşhur Roma Yürüyüşü ile iktidarı ele geçirmesinin 20. yılını kutlama mesajında, kendisine şöyle yazıyordu: “20 yıl önceki tarihsel yürüyüşünüzün dünya tarihinde bir dönemeç olduğuna inanıyorum. Size gelince Duce, faşist devrimi zafere yöneltirken, ben henüz feleğin aksiliklerine karşı mücadele ediyordum ve benim mücadelem büyük bir yenilgiyle ve kişisel olarak benim için de 1 yıldan fazla hapisle sonuçlanacaktı”.
Führer’in bu sözleri, henüz Nazilerin zirvede olduğu günlerde yazıldığına göre gerçekliğinden şüphe etmemek gerekir. Führer’in bu kadar hayranlıkla sözünü ettiği Mussolini’nin başarısı, tarihe ve siyasal literatüre pek de hayırla yadedilmeyen bir terimi, “faşizm”i katacak; hatta İspanya İçsavaşı gibi erken bir tarihte bile bu tip rejimlerin genel adı olarak kendini kabul ettirecekti. Bugün bu tür siyasal akımlardan sözedince herkesin aklına Almanya’daki Nazi hareketi gelse de, kullanılan sıfat çok daha az bilinen “faşizm”dir.
Latinceye ve Antik Roma’ya göndermeler
23 Mart 1919’da Milano’da doğan faşizm (fasci di combattimento), İtalyanca’da fascio, “sıkıca birbirine bağlı grup, çete”; Latince’de ise fascis, “çubuk demetine sarılı balta” anlamlarına çağrışım yapıyordu.
Faşizm bir İtalyan mamulatıdır. Anti-demokratik, totaliter, aşırı sağcı, milliyetçi hareketler için kullanılan “faşist” sıfatı, İtalya’nın Milano kentinde 23 Mart 1919’da San Sepolcro meydanında “Fasci İtaliani di Combattimento”nun kurulmasıyla bir alamet-i farika olarak belirir. Bu paramiliter örgütlenmeler yine Mussolini tarafından Kasım 1921’de kurulacak olan Partito Nazionale Fascista’ya (Ulusal Faşist Parti) dönüşecektir.
Bu yıllar, o sıralarda Anadolu’da devam eden Millî Mücadele’de işgalci kuvvetler arasında yer alan İtalya’yı, ülkedeki manzarayı anlamak açısından önemlidir. “Faşist” kelimesi İtalyanca’da “fascio”, sıkıca birbirine bağlı grup, çete anlamında kullanılıyordu. Latince’de fascis, demet anlamının yanısıra, Antik Roma’da otorite simgesi olarak taşınan çubuk demetine sarılı balta anlamına geliyordu ve özellikle Roma tarihinden “stil” araklamaya meraklı Mussolini tarafından sahiplenilmişti..
Ancak kelimeyi tarihsel anlamından devralıp, güncelleştiren Mussolini değildi. İlk kez 1914’te, Büyük Savaş’a girmekten yana olan ve sol militan hareketten gelen entelektüeller tarafından kullanıldı. 7 Ekim 1914’te bir kısım sendika temsilcisi, imparatorluklara karşı İtalya’nın savaşa girmesinden yana olan enternasyonalist devrimci fasci bildirisini imzaladılar. Fasci’ler gelecekteki sosyalist toplumun çekirdeği olarak takdim edildi. İmzacılar, gerici ve dinci diye niteledikleri imparatorluklara karşı sendikacı ve devrimci sosyalistlerin proletaryayı teknik olarak mücadeleye hazırlamasını öngörüyorlardı. Bu amaç doğrultusunda devrimle iktidarı ele geçirmek için bir seçkinler kitlesi yaratmayı hedefliyorlardı.
Bu tarihte Benito Mussolini, İtalyan Sosyalist Partisi’nin üyesi ve onun yayın organı Avanti!’nin yöneticisiydi. Bahsi geçen metinde onun imzası yoktu ve partisinin çoğunluğu savaşa karşıydı. Bununla birlikte Mussolini, tarafsızlığın gericilik olduğu kanısındaydı. Dahası Mussolini, devrimin (sosyalist devrimi kastediyordu) ancak şiddetle mümkün olacağına ve yine ancak bu işe hazırlıklı bir devrimci grubun iradi eylemiyle yürütülebileceğine inanıyordu. Partinin giderek öne çıkan bir siması olmasına rağmen resmî çizgiyle uyuşmadığı için partiden ihraç edildi ve savaşa girmekten yana olan Il Popolo d’Italia (İtalyan Halkı) gazetesini yayımlamaya başladı. Gazetede savaştan yana olan solcu yazarlar bulunuyordu. 11 Aralık 1914’te Mussolini’nin kurduğu Fasci Autonomi d’Azione Rivoluzionario ile Enternasyonalist Eylem’in fascio’su ile birleşti.
Müdahaleci kamp, farklı gelenekten gelenleri derliyordu. Bazı sanayicilerin desteklediği milliyetçi akımların yanısıra devrimci sendikacılar ve Mussolini gibi dönek sosyalistler bu kampta yer almaktaydı. Unutmamak gerekir ki Mussolini 1918’e kadar sosyalist olduğunu söylüyordu ve hatta Fransız sosyalistlerinden maddi destek de alıyordu. “Savaşa bir sosyal muhteva verilmesi gereği”nden dem vuruyordu.
23 Mayıs 1915’te İtalya, kral dahil üç kişinin kararıyla İtilaf Devletleri safında savaşa girdi. Mussolini kendi çevresinde soldan gelen müdahalecilerin (milliyetçi solcuların) yanısıra belli bir siyasal bağlılığı olmayan eski muhariplerden geleneksel sağa uzanan geniş bir kesime seslenmeye başladı. İtalya’da savaşın yarattığı tahribat 1919’dan itibaren savaş ekonomisinden çıkışı zorlaştırırken, 1920-21’de genel dünya ekonomisi kriziyle durum ağırlaşmış, toprak işgallerinden başlayarak toplumsal huzursuzluklar artmıştı.
7 Ocak 1919’da fütürist aşırı milliyetçiliğe yakın Mario Carli, savaş birliklerindeki eski muhariplerinden ilk Arditi derneğini kurdu. Birkaç gün sonra ikinci dernek, fütürist şair Marinetti’inin çağrısıyla Milano’da kuruldu ve bunlar İtalya çapında birleştiler. Mussolini ve gazetesi Il Popolo 21 Mart 1919’da Milano’da sadece 60 kişinin katılımıyla bu derneklerin ulusal toplantısını düzenledi. Böylece eski sosyalistler, devrimci sendikacılar, radikal cumhuriyetçilerden oluşan “Fasci italiani di combattimento” kurulmuş oldu.
Yine de bu evrede faşist hareket, bir parti olmaktan ziyade ülkenin kurumlarını köklü bir biçimde değiştirmeyi hedefleyen bir eylem hareketi olarak ortaya çıkmıştı. Dolayısıyla parti olmaktan çok bir anti-parti konumundaydı. Hareket Napoli, Floransa, Bologne gibi kentlere yayıldı. Bu dönemde kitleler nezdinde nüfuzu olan Sosyalist Parti’ye saldırarak güç kazanmaya çalışıtılar. Milano’da Sosyalist Parti ve sendikanın ilan ettiği genel grev sırasında partinin yayın organı Avanti!’nin binasını yaktılar. Bazı uzmanlara göre bu, faşizmin ilk büyük eylemidir.
Bütün bu gürültüye rağmen partinin Ekim ayındaki kongresinde 53 ocak ve 7 bin üyenin mevcut olduğu belirtilmektedir. Mussolini siyasal alanını genişletmek için 1919 başında Cumhuriyetçi Parti, İtalyan Sosyalist Birliği, devrimci sendikacılar, fütüristler, yani savaşta müdahalecilikten yana olan kesimlere yaklaşır. Siyasi programı milliyetçi olduğu kadar toplumsal talepler açısından yoğun sosyalist çağrışımlar içerir. Böylesi bir perspektifle Londra Antlaşması’yla İtalya’ya vaadedilen toprakları talep eder ve kapitalizmi telin ederken Bolşevizm’e ve sosyalizme ölümcül bir savaş ilan eder. Bir yandan Kurucu Meclis talebinde bulunarak Senato’nun lağvını ve mecburi askerlik hizmetinin kaldırılmasını önerir.
Bütün bu gürültü patırtı içinde faşist hareket 1919 sonuna gelindiğinde hâlâ oldukça zayıftır. Kasım ayında yapılan genel seçimlerde herhangi bir milletvekilliği kazanamadığı gibi topu topu 17 bin üyeye sahiptir. Bizzat Mussolini, Milano’dan aday olmuş ve 4800 oy almışken, sosyalist rakibi 170 bin, Katolik Halkçı Parti 74 bin oy almıştır. Sosyalistler seçim zaferini kutlarken üzerlerine iki bomba atılır. Mussolini bu olay üzerine tutuklanır ancak bir senatörün müdahalesiyle serbest kalır. 1920 yaz sonuna kadar faşist hareket silahlı bir ajitatörler grubundan ibaretti. Üye sayısı 30 bine çıkmıştır ama Mussolini henüz geniş kitlelerin dikkatini çekmekten uzaktır.
Başarısızlıklar karşısında Mussolini, ABD’ye göçetmeyi bile düşünür. 1920 yazında ise küçük ve büyük burjuvaziden katılımlarla hareket yaygınlaşmaya ve seçmen nezdinde meşruiyet kazanmaya başlar. 1920’deki önemli bir değişiklik, yerel paramiliter örgütlenmelerin (squadristi), devlet kademelerinin ve mülk sahiplerinin desteğiyle tarımsal kesimde greve giden işçilere, kentlerdeki muhaliflere baskı uygulamasıyla başgösterir. Sendikaların çökertilmesi ve yerine faşist sendikaların kurulması gibi sonuçlar doğuracak olan bu değişim, Mussolini’nin hareketi dizginlemek, denetimi altına almak için parti kurmasını hızlandırır ve böylece sokağı zapturapt altına alır.
Mussolini’nin talihi bir sonraki yıl değişecektir. Güneydeki kırsal kesim de, kuzeydeki sanayi bölgelerindeki hareketlilik karşısında açıkça karşıdevrim safında yer alır ve diğerlerinden farklı olarak “Kara Gömlekliler” diye anılacak olan bir milis teşkilatı kurulur. Sağ’la yapılan ittifakın ilk olumlu sonuçları Mayıs 1921’de yapılan seçimlerde ortaya çıkar. Her yerde aday çıkarmamalarına rağmen, faşistler 35 milletvekilliği kazanırlar ve Kasım’da Ulusal Faşist Parti’yi kurarlar.
Tamamıyla yasadışı olan Kara Gömlekliler, eski subayların nezaretinde silahlı ve motorize şekilde sendikacılara, grevci işçilere, sosyalist ve komünist militanlara saldırmaya başlar. Polis teşkilatı, yargı, ezcümle hükümet onların önünü açar. Patronlar da bu hizmetlerinden hoşnut oldukları faşistleri finanse etmeye başlar. 1922’de 700 bin üyeye ulaşırlar. Yine de seçmen kitlesini kazanamadıklarından cebren ve hile ile yani tehdit ederek iktidara gelecektir Mussolini.