Aralık
sayımız çıktı

Günlük: André Gide ve kendi gazetesini çıkarmak

KÜLTÜREL COĞRAFYA VE KİŞİ TARİHİ

Günlük tutmak düzenli biçimde, zamana yayılarak yapıldığında “kişi tarihi”ne ilişkin en belirgin kaynağı yaratmaz mı? Fransız yazarın Günlük’ünden 1887-1925 arasını kapsayan ilk bölümü, YKY tarafından Türkçeye tercüme edildi. Yazınsal yapıtları kadar bu eseri de örnek sayılagelmiş, geniş bir kültürel coğrafyada etkisini göstermişti.

 Bir defa daha üzerinde durmuştum: André Gi­de yaşarken öylesine itki ve tepki kaynağı olmuştu ki ölümünün (19 Şubat 1951) ardından yazdığı yazıya Jean Paulhan ironik bir başlık seç­meyi yeğlemişti: “André Gi­de’in ölümü Fransa’da çok iyi karşılandı!”

Bu sonuçta, yazarın özel yaşamını konu ettiği “rahat­sız edici” yapıtlarının, özel­likle de Günlük’lerinin payı azımsanamazdı. Sözkonusu temel yapıtın 1.500 sayfalık ilk cildi, sansürsüz biçimde, ama gecikmeli olarak, Orçun Türkay’ın dörtdörtlük çeviri çalışmasıyla dilimizde. Yapı Kredi Yayınları, kitabın tanıtı­mı için doğru çözümü bulmuş Ataç’ın bir cümlesiyle: “Ken­dini en iyi incelemiş adam. Bunun için de en önemli eseri bence Journal’i, güncesidir”. Bu cilt 1887-1925 arasını kap­sıyor; 1926-1951 arası artık başka (umarım çok uzakta ol­mayan) bir bahara.

Gide’in günlüğü, özellik­le eşcinselliğini serimleyen bölümleri nedeniyle rahatsız­lık yaratmıştır. Dileyen oku­maz. Gelgelelim, edebiyatın “telos”u okuru rahatlatmak değildir. Gide’in günlüğü ger­çekten de, öte yandan, “ken­dini en iyi incelemiş” birini karşımıza çıkarıyorsa, bu ana özellik üzerinde oyalanmak gerekir.

Burada, pek çok kültürel ortamda olduğu gibi Türki­ye’ninkinde de “birey”in, bi­reyselliğin, hele hele bireysel­ciliğin öteden beri horgörül­düğünü anımsatmalı. André Gide o duruşun, zihniyetin, anlayışın dünya ölçeğinde temsilcisiydi. Yazınsal ya­pıtları kadar Günlük’ü de bu bağlamda örnek sayılagelmiş, geniş bir kültürel coğrafya­da etkisini göstermişti. Bizim görece kısır günce edebiyatı­mızın önde gelen modellerin­den biridir Gide’in günlüğü: Ataç’ta, Tanpınar’da, Cemil Meriç’te belirgin izlerine rast­lanır.

André Gide’in neredeyse 60 seneye yayılan yazma eyleminin ürünü Günlükler Fransızcada dört cilt olarak yayımlanmıştı. Günlükler’in ilk cildi YKY tarafından Türkçeye çevrildi.

“Kendini iyi inceleme” ko­nusu eskisi kadar yer tutmu­yor eleştirel dünyada. Buna karşılık son yarım yüzyılda okur önüne çıkan günlük sa­yısında patlama gözlemleni­yor; bu günlüklerin yabana atılamayacak bir oranı edebi­yat-dışı alanlardan sökün edi­yor ayrıca. “Kendini incele­me”nin tek yolu günlüklerden geçmiyor. “Auto-fiction” kap­samına giren çok sayıda yapıt, benzer bir işlev üstleniyor.

Günlük tutmak düzenli bi­çimde, zamana yayılarak yapıl­dığında kişi tarihi’ne ilişkin en belirgin kaynağı yaratmaz mı?

Canalıcı soru/n. Ona ki­şi-birey-şahıs kavramla­rı üzerinden farklı cephele­re sokularak yanıtlar aramak sağlam yol. Şüphesiz, biribi­rine benzemez bütün gün­lük tutma biçimleri. Kişinin kendisini saklayarak sakındı­ğı örneklerle de karşılaşılır. Ama günlük tutmak yalnız­ca kendine ayna tutmak, bir bakıma selfie yazısı ortaya koymak ile de bir tutulamaz: Günlük yazarı, içinde yaşadı­ğı dar ve geniş çevreden top­luma ve yeryüzüne de açılan bir optik kullanabilir.

Thomas Mann’ın genel günlüğü ve Doktor Faus­tus’un Günlüğü, aynı yaza­rın bambaşka kayıt tutma perspektiflerini benimseye­bildiğinin kanıtı (Gide onu öncelemiştir, Kalpazanlar Güncesi ile). İkincisi, yaza­rın tek bir yapıtının inşa sü­recine ilişkin bir günlüktür, asıl günlüğü herşeyi ceme­der: Yazı serüveni, özel ya­şamı, içinden geçtiği çağın uğursuzlukları, akçe konula­rı, tanıklıkları… Roosevelt ile âşık olduğu genç garson arası gidip gelen bir portreler ga­lerisi.

Evet, kişi tarihi. Ona komşu: Ortam ve bağlam ta­rihi. Elbette öznel bir priz­madan.

Ataç’ın tanımıyla “Kendini
en iyi incelemiş adam”
olan Gide (solda), bir
başka deneme yazarı
Giacomo Leopardi’nin ölüm
maskesinin altında (altta).

Bireyin varoluşsal kafes­leriyle savaşı geniş yer bul­muyor mu güncesinde? Açı farklılıkları ağır basar: Vir­ginia Woolf’un güncesinde “kadın olma” koşulları sorgu­lanır, Léautaud’nunkinde in­san-hayvan ilişkileri, Brecht’te insan-siyasa hattı. Strind­berg’in günlükleri barut fıçısı gibidir. Max Frisch ve Salâh Birsel yaşlılığı didiklerler.

Günlükler (Feyyaz Kaya­can “Gecelik” derdi!), günden haftaya, aydan yıla, yıllara bir ömrün takvim yapraklarını oluştururlar. Batıda günlük ve gazete sözcüklerini çakıştı­ran diller bir doğruya işaret etmişlerdir -günlük tutmak, kişinin kendi gazetesini çı­karmasıdır.