Kasım
sayımız çıktı

Hayvan gibi avlanırpazarda satılırlardı

ESİR / ESİRCİ Savaş, akın ve baskınlarda ele geçirilen, Afrika’da, Kafkasya’da, Kuzey ülkelerinde hayvan avlar gibi yakalanan erkek-kadın, çocuk yabancı tutsaklara, İslâm huku­kunda esir (çoğulu: üserâ)-köle denirdi. Her beş tutsaktan bi­ri pençik (vergi) olarak devlete verilir, diğerleri esir tüccarları aracılığıyla satılırdı. Tacirler, al­dıkları köleleri sınıflandırır, ba­kım ve eğitimden geçirir, değer­lilerini saray ve konaklar için ayırır, “sıradanlar”ını satışa su­nardı. Köle satın alanlar bunları her işte kullanır, kadınsa nikâh­sız eş edinebilirdi. 19. yüzyılda köle ticaretini yasaklayan ulus­lararası anlaşmalar imzalansa da Doğu ülkelerinde, Avrupa ve Amerika’da köle alım-satımı da­ha bir süre önlenemedi. Esir Hanı-Esir Pazarı İstan­bul’da Kapalıçarşı’ya yakın bir handı. Köle ve cariyeler burada açık artırmayla veya el altın­dan yüksek fiyatlarla satılır­dı. Sultan Abdülmecid 1848’de bir fermanla köle alım-satımını yasaklayarak Esir Hanı’nı yık­tırdı ama köle-cariye alım sa­tımı gayriresmî olarak devam etti. Siyahi köle ve cariyeler Fa­tih’deki hanlarda, kadınlar Top­hane’deki Karabaş mahallesin­de pazarlanırdı.

ESLİHÂ-İ ASKERİYE MÜ­ZESİ (Askerî Silahlar Müzesi) Savaş ganimeti olan ve ilgili ku­ruluşlardan toplanan eski silah­lar, Topkapı Sarayı bahçesinde­ki İç Cebehane denen Aya İrini Kilisesi’nde depolanmıştı. Bu­rası 1909’da “Esliha-i Atika Mü­zesi” (Eski Silahlar Müzesi) adı verilerek ziyarete açıldı.

ESNAF ŞEYHİ Ahilik-fütüv-vet geleneğine dayalı debbağ­lık, ayakkabıcılık, saraçlık gibi el zanaatlarında üretim ilke­leri, kalite, ustalık, çıraklık sorunlarıyla ilgilenen, esnaf­la yönetim-yargı arasındaki ilişkileri düzenleyen dernek başkanı. Zanaat ve ustalık so­runları, çırak yetiştirme, kalite kontrol, üretim, fiyatlandır­ma-pazarlama, meslek disip­lini, arasta işleriyle ilgilenen ve denetimler yapmak üzere seçilmiş meslek mensubu da “yiğitbaşı”ydı.

‘Yunan köle, Türk sahip’ İngiliz oryantalist William Allan’ın 1838 tarihli tablosu, İstanbul’daki esir pazarından bir anı yansıtıyor. 1829-30’da kenti ziyaret eden sanatçı, pazarlanan Yunanlı genç kızı ve atı üzerindeki alıcı Türk paşayı gündelik detaylarla birlikte, “melodramatik” tarzda resmetmiş.