Kasım
sayımız çıktı

İlk betonarme apartman 1922’de Laleli’de yapıldı

HARİKZEDEGÂN APARTMANLARI / TAYYARE APARTMANLARI

Bundan tam 100 sene önce, Ekim 1920’de temeli atılan “Harikzedegân (Yangınzede) Kat Evleri”, Türkiye’nin ilk betonarme apartmanıydı. Mimar Kemaleddin Bey tarafından yapılan, iki yılda bitirilen, masrafı devlet ve bağışlarla karşılanan binada, yangınlar sonucu evsiz kalan insanların ikameti düşünülmüştü. Daha sonra Türk Hava Kurumu’na geçen ve Tayyare Apartmanları adını alarak hatırlı ve kalburüstü kimselerin mekanı olan yapı, günümüzde otel oldu.

Osman Nuri Ergin Mecelle-i Umur-ı Belediye adlı eserinin yangınlar bölümüne “İstanbul’un yangını, Anadolu’nun salgını” deyimini naklederek başlar (c.2, sf 1077). Gerçekten de İstanbul tarihi, tek seferde binlerce evin yandığı felaketlerle doludur. İstanbul’da geniş halk kitleleri bütün engellemelere, yasaklara rağmen, yapımı uzun süren ve hayli masraflı olan kagir binalar yerine ucuzluğu ve kolay malzeme tedariki dolayısıyla ahşap evleri tercih etti.

Maruz kalınan şiddetli deprem korkusunun etkisiyle taş binaların tercih edilmediği iddiası zayıftır. Cami, medrese, kütüphane, imaret gibi kamu binaları çoğunlukla taştan yapıldıkları halde; evlerin, konakların hatta devasa sarayların ahşaptan yapılmaları sadece deprem korkusuyla açıklanamaz. Hatta ahşabın ucuza malolmasından dolayı tercih edildiği tezi, çok zengin paşaların, vezirlerin konaklarının da ahşap oluşu karşısında tutarsızdır. Sanki Osmanlı toplumu taş binalarla dünyaya kök salmayı hoş karşılamıyor, ahşap evlerde oturmaktan farklı bir keyif alıyordu.

İlk betonarme apartman
Mimar Kemaleddin’in son binası
Tayyare Apartmanları, 20 TL’lik banknotlardan da tanınan, Ulusal Mimarlık Akımı’nın önde gelen isimlerinden Mimar Kemaleddin’in İstanbul’da inşa edilen son yapı grubu. Mimar Kemaleddin Bey proje teklifinden alacağı 12 bin lirayı yangınzadelere hibe etmişti.

Sivil konutların kagir yapılması için emir üstüne emir yayımlanırken, esnaf kitlesinin ana omurgasını oluşturan Yeniçerilerin en ufak olumsuzlukta başkaldırıp sığındıkları taş hanları kale gibi kullanmaları yüzünden; ticari hanların taştan inşa edilmesinin önüne geçilmeye çalışıldığını Osman Nuri Ergin belgelerle gösterir. Aynı şekilde Yahudilere özgü “çıfıthane/yehudhane” adı verilen çok katlı binaların taştan yapılması kanunla engellenmiş, ahşap olması istenmişti. Eski dönemlerde çoğunlukla yangınların başlangıç noktası buralar olurdu.

Uzun Osmanlı asırlarında Suriçi İstanbul ve çevresi, Üsküdar, Eyüp kazaları, Kadıköy, Boğaziçi köyleri defalarca yangına maruz kaldı. Yıllar içinde binbir zahmetle elde edilen maddi ve kültürel birikim küle, dumana karıştı. Her yangından sonra aynı felaketin başına yeniden geleceğini bile bile, yangın yerlerinde yeni baştan ahşap konut dokulu semtler kuruldu. 19. yüzyılda inşaat teknolojileri gelişmesine rağmen, bu ısrarlar devam etti.

Yeniçerilerin kundakçılığı ve yıldırım düşmesi sonucu meydana gelenler haricinde, İstanbul yangınlarının çoğu basit, hiç olmayacak kazaların eseridir. Mangalda, ateş üstünde kebap meraklısı olan İstanbulluların vazgeçemedikleri patlıcanın mevsimi gelince, yangınlar birdenbire çoğalırdı. Yangına karşı önlemler her zaman zayıf kaldı. Etkili bir itfaiye teşkilatı geliştirilemedi. Zaten su sıkıntısının olduğu koca şehirde, hiçbir zaman yangınları söndürmeye yeterli su tedarik edilemedi. Çıra haline gelmiş ahşap mahalleler cayır cayır yanarken, imtiyazların dokunulmazlığındaki Dersaadet/Terkos su şirketinin vurdumduymazlığı had safhadaydı.

Devletin büyük felaketlere maruz kaldığı ve sürekli savaş halinde bulunduğu son 10 yılında meydana gelen yangınlarla İstanbul harabeye dönmüştü. Balkanlar’dan, Yunan işgaline uğrayan Anadolu’dan gelen göçmenleri iskan etmekle uğraşılırken, yangınlarda mahvolan evsizlerin iskan ve iaşesi problemiyle de karşı karşıya kalındı. Aynı sıralarda sadece İstanbul’da değil, Anadolu’nun birçok şehir ve kasabasında da büyük yangınlar meydana gelmişti. İstanbul’un o zamana kadar ayakta kalabilmiş medrese binaları bazen tahsis, bazen işgal yoluyla yangınzedelerin barınağı oldu. Mübahat Kütükoğlu’nun 20. Asra Erişen Osmanlı Medreseleri adlı eserinde tespit ettiği medreselerin çoğunun bu tarihlerde harap halde bulunduğu, yangınzedelerin işgalinde veya aşhane olarak kullanıldığı görülüyor. Hatta özel mülkiyete konu bazı boş evlere, tekke ve dergahlara da evsizlerin yerleştirilmeleri üzerine, mülk sahiplerinin ve şeyhülislamlığın şikayetleri ardı ardına gelmeye başlayınca bu konuda düzenlemeler yapıldı.

İlk betonarme toplu konut 1918’de 7500 evin yandığı Fatih-Vefa yangınında evsiz kalan insanlar (Harikzedeler) için 1919’da inşa edilmeye başlanan Harikzedegân (Yangınzede) Kat Evleri, 1922’de tamamlanmış. Fakat evsiz kalan yangınzedeler, İstanbul’un ilk betonarme toplu konutlarında oturmayı tercih etmemiş.

Devlet, en zor günlerinde altından kalkamayacağı bu felaketleri vatandaşlarının yardımseverliği ile aşmaya çalıştı. “Harikzedegân İanesi (Yangınzedelere Yardım)” adıyla kampanyalar düzenlendi. Halkın dayanışma gücü ve yardımseverlik duygusu henüz kaybolmamıştı ki büyük meblağlar toplandı. En son 1918’de, 1.662.880 m² alanda 7500 evin yandığı Fatih-Vefa yangını ardından padişah 6. Mehmed Vahideddin’in başkanlığında, eski sadrazam Tevfik Paşa’nın 2. başkanlığında kurulan Harik Komisyonu etkili bir yardım kampanyası düzenledi.

Harp zenginlerinden uluslararası şirketlere, savaştan çıkmış ülkenin harabeye dönmüş yoksul kentlerinden Osmanlı dünyası dışındaki Müslüman topluluklara kadar bağış zinciri genişledi. Üstelik devlet yangınzedelere yardım için bağışlarla yetinmemiş, Şirket-i Hayriye vapur ücretleri ile Galata köprülerinin geçiş ücretlerine yaptığı zammı yangınzedelere yardım olarak tahsis etmişti. Sonuçta bağışlar ve diğer gelirlerle 500 bin lira kadar bir para toplandı. Harik Komisyonu bu paranın çarçur edilmesine fırsat verilmeden yangınzedelere konut inşa edilmesi için kolları sıvadı ve harabe İstanbul’un imarı yolunda bir adım atıldı.

23 Ağustos 1908 Çırçır yangınından 31 Mayıs 1918 Fatih yangınına kadar geçen sürede yaklaşık 20 bin ev yanmış, 50 bin kişi evsiz, yurtsuz kalmıştı. İstanbul’daki felaketten doğan ticari fırsatları kaçırmak istemeyen bazı firmalar teklif sunmaya başladılar. İtalya’da 1908 Messina depreminden sonra ahşap barakalar inşa eden Danimarkalı Julius Nielsen of Son şirketi yangınzedelere prefabrik konut üretimine talip oldu (DH.UMVM.103/15). Fransız Sarva firması, kurulması ve kalıcı evler yapılınca sökülmesi basit, taşınabilir baraka modellerini Ayasofya meydanında teşhir etti. Yardım paralarının yatırıldığı Millî İktisat Bankası’nın Yönetim Kurulu Başkanı Reşad Fuad Bey’in evsizler için toplanan yardımlarla öncelikle Fransız firması barakalarının inşa edilmesi tavsiyesi ilginçtir. Harik Komisyonu bu teklifleri uygun bulmadığından, şehrin en ziyade imara muhtaç bir-iki yerinde devâir-i müctemia (birleşik daireler/apartman) tarzında sıhhi, iktisadi ve ahlaki vasıflara sahip kalıcı binaların yapılmasına karar verdi (BEO.347408). İnşa edilecek apartmanların sınırlı sayıda aileyi barındırabileceği gözönüne alındığından, perişan durumdakilerin ihtiyacını bir an evvel gidermek için Meclis-i Vükela kararıyla belirli yerlerde barakalar inşa edilmesi; yangından arta kalan tuğla ve benzeri malzemeyle basit barınaklar yapılması gibi uygulamalar da önerildi (MV.212/67).

O zamana kadar İstanbul’un Müslüman halkının konut tercihi, bahçeli veya bahçesiz ama mutlaka müstakil evlerde, mahremiyete riayet edilen mahalle teşkilatında oturmaktı. Avrupa’da 1 asırdır yaygınlık kazanan apartman modeli (betonarme değil, taş-tuğla malzemeli) Beyoğlu taraflarında tek tük görülmeye başlasa da gayrimüslimlerden başkası rağbet etmiyordu. Apartman gibi toplumsal örf ve geleneklere aykırı bir yerleşim düzenini Müslüman halk benimsemiyordu.

İlk betonarme apartman
Laleli, yangın yeri 1918’de çekilmiş bu hava fotoğrafında, yangında kül olmuş Laleli semti. Harikzedegân Apartmanları için Laleli Camii’nin Beyazıt tarafında, yangının ağır hasar verdiği Laleli Medresesi’nin arsası seçilmiş.

Apartmanın yerine nasıl karar verildi?

İlk betonarme apartman
2. Dünya Savaşı’nda boş daire sırası
2. Dünya Savaşı yıllarında Tayyare Apartmanı’nın lüks daireleri emsallerine göre oldukça ucuz fiyatlarla kiraya verilince boş daire bulunmaz oldu. 13 Haziran 1946 tarihli Akşam gazetesinde yayımlanan Necmettin Bildik imzalı röportajda 73 ailenin 5 yıldır ev kiralamak için sıra beklediği kayıtlı.

Hiç apartman bulunmayan suriçinin tam ortasındaki Gedikpaşa semtinde Mühendishane Mektebi (günümüzdeki İTÜ) yapılmasına karar verilmişti. Ancak, temel seviyesinde terkedilen inşaatın bila bedel Harik Komisyonu’na verilerek apartmana dönüştürülmesi istenildi (29 Haziran 1920, MV. 219/103). Ne var ki kısa süre sonra buradan vazgeçilerek Laleli Camii’nin Beyazıt tarafında, 1918 yangınının ağır hasar verdiği Laleli Medresesi de denilen Sultan Mustafa ile Nazır Hüseyin Ağa medreselerinin ve bazı özel mülkiyetteki arsaların yerine bir apartman inşa edilmesine karar verildi. Yaklaşık 4500 m²’lik arsanın, vakıf ve özel mülk sahiplerinin rızalarıyla bir an önce istimlâk edilmesi kararlaştırıldı (BEO.351918). Meşihat ve Fetvahane, Nazır Hüseyin Ağa Medresesi için istibdal işlemini uygun görse de Laleli Medresesi’nin kalıntılarının temizlenip yerine apartman yapılmasına asla rıza göstermedi (DH.UMVM.58/39). Vahideddin’in bu konudaki iradesinde de sadece Hüseyin Ağa Medresesi’nin istibdal işlemi söz konusudur (Henüz aksine bir belge göremediğimden, Laleli Medresesi’nin irade dışında arsaya dahil edilmiş olması kuvvetle muhtemeldir (İ.DUİT. 113/59). Bu iradenin ekindeki belgelerde Fatih ve Vefa yangınlarında 12.495 ailenin evsiz kaldığı belirtiliyor.

Mütareke yıllarında İstanbul’daki mesken buhranı ve yangınzedelerin acıklı durumları gazete sütunlarından hiç eksik olmuyordu. İstanbul halkı yangınzedelere yapılacak apartmanla çok ilgili olmalı ki inşaatla ilgili proje, ihale, temel atma süreçleri basın tarafından yakından izlenmiştir. Basına yansıyan haberlere göre, Mimar Kemaleddin Bey’in hazırladığı proje üzerine inşaatı üstleneceklerin münakasa (eksiltme) usulü ile teklif vermeleri davetine dört müteahhit teklif verdi. Mimar Kemalettin Bey projesine 428 bin lira keşif bedeli maliyeti biçmişti ama tekliflerin maliyeti 750 bin liradan aşağıya indirilemeyince eksiltme süreci uzadı. Sonunda Kemaleddin Bey’in belirli kolaylıklar göstermesi şartıyla Hicaz Demiryolu Heyet-i Fenniyesi eski reisi Mühendis Ahmed Bey ile ortağı Halid Bey 428 bin lira maliyet ile inşaatın müteahhidi oldular. Mimar Kemaleddin Bey de proje telifinden alacağı 12 bin lirayı yangınzedelere hibe etti.

(Bazı kaynaklar sayesinde Azerbaycan’ın en zenginlerinden Hacı Zeynel Abidin Tağıyev’in Harikzede Apartmanlarını kendi parasıyla yaptırdığına dair yanlış bir “inanış” yayılmıştır. 14 Eylül 1918’de İstanbul’da bulunan Azerbaycan heyetinin 1.000 Osmanlı Lirası bağışını belgeleyebiliyoruz (BEO. 340185). Bunun ne kadarı Tağıyev’in bağışıdır bilinmez ama binaların tamamını yaptırdığına dair iddialar mesnetsizdir).

Arsayı dört dilime bölen iki çizginin teşkil edeceği yollar arasında dört blokta 14 dükkan, 122 daire inşa edilecekti. 7 Haziran 1925 tarihli Bakanlar Kurulu kararnamesinde 12 dükkan 123 daire bulunduğu kayıtlıdır. Koska Tramvay Caddesi’ne bakan bloklarda bodrum, zemin katı üstünde üç kat ve çatı katı ile zemin katta cadde cephelerinde dükkanlar mevcut olacaktı. Arka blokların zemin katında dükkan olmadığından dört kat düşünülmüştü. Binanın şartnamesi ve planları Mühendis Mecmuası’nın 1922’deki 12. ve 13. sayısında yayımlanmıştır.

İlk betonarme apartman
Temel töreni manşetlerde 7 Ekim 1920’de gerçekleşen Harikzedegân Apartmanları’nın temeli atma töreni, ertesi gün Sedat Simavi’nin çıkardığı Dersaadet gazetesinin manşetinden okurlarla paylaşıldı.

Yapılacak inşaat, apartman kelimesi kullanılmadan “kat evleri” olarak belirtilir. 24 maddelik şartnameye göre bodrum katında kömürlükler, kalorifer kazanı, çatı katına da çamaşır asma bölümleri yapılacaktı. Binanın girişleri, merdivenleri ve ortak alanlarıyla dairelerin inşaat özellikleri ayrı ayrı tarif edilmiştir. Apartmanın o zaman için en orijinal tarafı, şartnamenin 6. ve 7. maddelerinde yer alan bina iskeleti ve aksamında kullanılması şart koşulan demir betondur. Betonarme özellikleri ve iç aksamıyla Harikzedegân Apartmanları ülkemizin ilk betonarme apartmanı olmaktadır. Doğramasından badanasına, banyosundan mutfağına kadar tüm donanımı şartnamede en ince ayrıntısına kadar belirtilmiş; hatta zamanının çok ilerisinde bir yenilikle, her kattaki evin süprüntüsünü bodrum katındaki saç sandıklara gönderecek çöp boruları dahi unutulmamıştır. Kaliteli bir işçiliğin şart koşulduğu inşaatın zemin hafriyatı kısa süre içinde bitirilip temel atma törenine sıra gelir.

Bundan tam 100 yıl önce, 7 Ekim 1920’de Harikzedegân Apartmanları’nın temeli törenle atılır. Ertesi günkü gazetelerin ayrıntılı olarak verdiği haberi Sedat Simavi’nin çıkardığı Dersaadet gazetesi ilk sayfasında manşetten okuyucularıyla paylaşır. Harik Komisyonu İkinci Başkanı eski Sadrazam, Meclis-i Ayan Reisi Tevfik Paşa’nın fotoğrafıyla sunulan haberde, törene katılan üst düzey devlet erkanı ve İstanbul’un ticaret ve finans çevreleri tanıtılır. Harik Komisyonu’nun bütün üyeleriyle birlikte Dâhiliye Nazırı Reşid Mümtaz Paşa, Şehremini Salim Paşa, Başmabeyinci Yaver Paşa, Sertabib-i Şehriyari Reşad Paşa, İtibar-ı Milli Bankası kontrolörü Şarl Holms, Ticaret Odası Reisi Mustafa Bey, tüccardan ve komisyon üyesi Manizade Hacı Hüseyin’in adları verilir. Tevfik Paşa gümüş tepsi içinde getirilen bir mala ile temel taşına harç sürdükten sonra gümüş bir çekiçle taşa vurmuştur.

İlk betonarme apartman
Tayyare Apartmanı’nın küçük sakinleri 1931’de Yeni Gün gazetesinde yayımlanan “Hizmetçiyi Yaralayan Hırsız” başlıklı haberin fotoğrafında Tayyare Apartmanı’nın 9 küçük sakini, binanın mermer merdivenlerinde sıralanmış.

Binanın inşaatı dolayısıyla Hattat Kamil (Akdik) Efendi tarafından yazılan, Sultan Vahideddin’in övüldüğü bir belge davetliler tarafından imzalanır. Bu belge atlas keseye konulup, altın, gümüş, nikel sikkeler ile birlikte demir ve platinden mamul bir boru içinde temele bırakılır. Yangınzede 12.495 ailenin sefaletten kurtulması, hilafet merkezi olan İstanbul’un harabelikten kurtarılıp bayındır hale getirilmesi dileklerinin yer aldığı metin aynı şekilde bütün gazetelerde yer almıştır. Bundan sonra kurbanlar kesilip Kuran okunur ve tören dualarla sonlanır.

Türkiye’nin ilk betonarme apartmanı 1922’de bitirilir. İstanbul’un işgal yıllarında tamamlanan inşaata ilk önce yangın mağdurları kabul edilir ama pek rağbet olmaz. Boş kalan bazı daireler yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin memurları için ikametgah olarak tahsis edilir. Bir süre Harik Komisyonu tarafından idare edilen apartmanın yönetimi, çıkan sorunlar nedeniyle 7 Haziran 1925 tarihli Bakanlar Kurulu kararnamesiyle İstanbul Şehremaneti’ne devredilir. Belediyenin elinde de fazla kalmaz ve yeni dönemde çok önem verilen Türk Hava Kurumu’na (THK) tahsis edilerek Harikzedegân ismi yerine Tayyare Apartmanları olarak anılmaya başlar.

İlk betonarme apartman
30’lu yıllarda çocukların oynadığı avluyu gösteren fotoğraf, Suzan Dilek Yılmaz’ın arşivinden.

Harikzedegân Apartmanları’nın yangınzedelerin ihtiyacını gidermek amacıyla yapıldığı iddia edilemez. Daha ziyade İstanbul’un yangınlarla perişan olmuş bir bölgesini mamur hale getirmek, şehri modern bir yapı ile tanıştırmak maksadına yönelik bir projedir. Paralar toplanırken 20.000 aile 50.000 nüfusun yardıma muhtaç olduğu söyleniyordu. Bunların bir kısmı iskan edilebilmiş olmalı ki temel atıldığı sıralarda 12 bin kusur yangınzededen bahsediliyor. Mesken olarak inşa edilen sayı 122. Demek ki muhtaçların %1’inin ihtiyacı ancak giderilebilirdi. Bunların da apartmanlara rağbeti çok alt düzeyde kaldı. Müstakil evlerde oturmaya alışmış insanlara cazip bir mesken olamadılar. Yangın mağdurları daha uzun yıllar medrese odalarında, han köşelerinde, nohut oda bakla sofa kira hanelerinde sürünmeye devam ettiler; her yeni yangınla aralarına katılan felaketzedelerle sayıları da giderek arttı.

Apartmanlar kısa süre sonra belediyenin elinden alınıp THK’ya verilince ilk kiracılardan az bir kesim haricinde kiracı profilinin yangınzedelerle hiç alakası kalmadı. “Şişli’de Bir Apartıman” şarksında “Lüküs Hayat”ın özene bezene anlatıldığı zamanlara gelindiğinde, diliminde apartmanlara rağbet oldukça artmıştı. Tayyare Apartmanları hatırlı ve kalburüstü kimselerin mekanıydı artık.

İlk betonarme apartman
Apartman elden ele Türkiye’nin ilk betonarme apartmanı olan Harikzedegân Apartmanları, yangınzedelerden memurlara, Belediye’den Türk Hava Kurumu’na oradan da günümüzde binada hizmet veren 5 yıldızlı lüks otele geçer.

Hayat pahalılığının acımasızca hüküm sürdüğü 2. Dünya Savaşı yıllarında emsallerine göre oldukça lüks daireler çok ucuz fiyatlarla kiraya verilince boş daire bulunmaz oldu. 13 Haziran 1946 tarihli Akşam gazetesinde yayımlanan Necmettin Bildik imzalı bir röportajda 73 ailenin 5 yıldır ev kiralamak için sıra beklediği kayıtlıdır. Yıllar içinde bakımsız kalan ve gözden düşen binalar Turgut Özal hükümetleri döneminde lüks turistik otele dönüştürüldü. Türkiye’nin ilk betonarme apartmanı unvanıyla mimari ve toplumsal tarihimizde tartışılmaz bir önemi olan, Mimar Kemaleddin Bey’in eseri Harikzedegân Apartmanları, günümüzde de 5 yıldızlı lüks otel olarak hizmet vermeye devam etmektedir.

1BELGE’NİN BELGESİ

Sultan Vahideddin imzalı 5 liralık yardım makbuzu

LALELİ’DE TRAMVAY CADDESİNDE İNŞA OLUNAN DEVAİR-İ MÜCTEMİA

İlk betonarme apartman

Sinîn-i ahîrede Dersaadet’de vuku’a gelen harîklerde muhterik olan yirmi bin hane halkının iskânı içün peyderpey devâir-i müctemia inşası ve münferid hane inşa edeceklere muavenet ifası ve bu suretle Dârü’l-Hilafeti’l-Aliyye ve makarr-ı Saltanat-ı Seniyye’nin imârı maksad-ı hayr-mirsadıyla taht-ı riyaset-i mufahhame-i cenâb-ı hilâfet-penâhîde müteşekkil komisyon-ı âlî tarafından celb ve cem’ine teşebbüs olunan iane-i hayriyyeye mahsus makbuzdur.

(Son yıllarda İstanbul’da meydana gelen yangınlarda evleri yanan yirmi bin hane halkının iskânları için peyderpey birleşik daireler [apartman] inşası ve kendi evlerini inşa edeceklere yardım edilerek Hilafet ve Saltanat merkezinin imarı maksadının gözetilmesiyle padişahın başkanlığında kurulan komisyon tarafından toplanmasına teşebbüs edilen yardıma mahsus makbuzdur).