Hızır ve İlyas’ın adlarının kaynaşmasından doğan Hıdrellez, insanlığın belki de en eski bahar ve doğa bayramı. Kıtalar boyu yaygın olan Hıdrellez’in âdetleri saymakla bitmez. Noel Baba’nın kırmızı pelerini, püsküllü külahı, beyaz sakalıyla bacalardan inip çocuklara hediyeler dağıtması neyse, Hızır’ın 6 Mayıs’ta bereket, bolluk, kısmet, uğur dağıtması da odur.
Temeli Mezopotamya, Hitit, Uzakdoğu, Orta Asya inançlarına inen, semavi dinlerde de yer bulmuş bir gelenektir Hıdrellez. Hızır-İlyas ikilisi, kimi inanışlarda peygamber, melek, kimilerinde ermiş, Mezopotamya efsanesiyle başlayan ölümsüzlük arayışının şanslı iki kahramanıdır. Anlatıya göre onların içtiği Âbıhayat’ı, arkadaşı Enkidu’nun ölümüne üzülen Gılgamış da aramış…
Kur’an-ı Kerim’de Hz. İdris (Hızır), “O pek doğru bir insan, bir peygamberdi. Onu üstün bir makama yücelttik” (Meryem Suresi) ve Hz. İlyas, “Şüphe yok ki peygamberlerdendi” (Safât Suresi) âyetlerinde birer nebi olarak anılmışlardır. Oysa tasavvufta Hızır bir ermiştir ve her çağın Hızır’ı da başkadır.
Bir başka efsane, İskender-i Zülkarneyn’in ölümsüzlük suyu serüvenidir… Zülkarneyn ve İdris (Hızır/Andreas) birlikte Âbıhayat’ı bulmak için Zulumât’a (Karanlıklar Ülkesi) giderlerken yemek molası vermişler. İdris, azık torbasındaki kurutulmuş balığı ırmakta yıkarken balık canlanıp kaybolmuş,sudan içen İdris de ölümsüzlüğe ulaşmış!
Yaygın bir inanışa göre Hızır ve İlyas, her yıl 6 Mayıs günü deniz kıyısında buluşur, ayaküstü bayramlaşırlarken birine “Ya Hızır yetiş!”, ötekine de denizlerden “Ya İlyas kurtar bizi!” çağrıları ulaşınca vedalaşır, Hızır karalarda, İlyas denizlerde yine yardıma koşarlarmış. İlyas’la ilgili gelenekler, Hızır’la kıyaslanmayacak derecede zayıf olsa da Hıristiyanlığın Aya Yorgi (Yeşil Yorgi) kutsamasıyla Hızır inanışına karışarak devam etmiştir. Hızır’ın asıl görevinin Tanrı dinini kıyamete kadar korumak olduğu, Hz. Muhammed’le konuştuğu, Kadisiye Savaşı’na katılıp İslâm mücahitlerine yardım ettiği, Kudüs’te oturduğu, her cuma Mekke’de, Medine’de, Kuba’da, Cebel-i Zeytun’da namaz kıldığı, Hızır ile İlyas’ın 6 Mayıs’ta da Kâbe’de buluştukları, Süleyman havuzundan zemzem içtikleri, Ahmed Yesevî’ye zikri Hızır’ın öğrettiği, darda kalanların imdadına insan kılığında yetiştiği Anadolu’da yaygın inanışlardandır. Alevi gülbelerinde “Hızır yoldaşın ola” dileği de vardır. Cübbesi bahar çiçeklerinden örülü, al külahına çimenden sarık dolamış Hızır Baba, bereket tanrısı gibidir. Al yemenisiyle bastığı yerlerde çiçekler biter, geçtiği kırlarda bahar uyanır, kuşlar ötüşür. Anadolu’nun her yöresindeki Hıdırlıklar, Hıdrellez şenliklerine mahsus çayırlıklar insanlığın en eski bayram yerleridir.
Musahipzâde Celâl, Eski İstanbul Yaşayışı’nda Hızır’ı, Noel Baba’ya benzetir. Onun, kışın kırmızı pelerini, püsküllü külahı, beyaz sakalıyla bacalardan inip çocuklara hediyeler dağıtması, çam dallarına oyuncaklar asması neyse, Hızır’ın 6 Mayıs’ta bereket, bolluk, kısmet, uğur dağıtması da odur.
Kıtalar boyu yaygınlığı söz konusu olan Hıdrellez’in gelenekleri saymakla bitmez. 5-6 Mayıs gecesi gül dallarına bağlanan kırmızı keselerdeki paraların kısmet-bereket akçesi olarak cüzdanlarda saklanması, ev sahibi olmak isteyenlerin hamurdan ev maketi yapıp gül dibine koymaları, eski hasırların kırda yakılıp üzerinden atlanması, o sabah Hızır Aleyhisselam uğrasın diye kapıların açık bırakılması bunlardandır.
Yine, akşamdan gül dalına asılan gömleğin sabahleyin giyilmesi, bileğe bağlanan sarı ipliğin gül dibinde çözülmesi; kızlar gelin olsun diye bebeklere gelinlik giydirilmesi, koca bekleyen kızların içine yüzüklerini, küpelerini, düğmelerini koydukları çömlekleri geceden gül dibine bırakmaları, sabahleyin yüzü bürümcükle örtülü bir kız kısmet çekerken diğerlerinin sırayla mani okumaları; kısmeti çıkmayanın başında kilit açılması, mani çömleği boşalınca içindeki suyla yüz yıkanması gibi pek çok âdet Hıdrellez’in renkleri arasındadır.
(Necdet Sakaoğlu’nun NTV Tarih’in Mayıs 2009 sayısında yer alan yazısından derlenmiştir.)