Kasım
sayımız çıktı

İranlıların, Türklerin, Kürtlerin ortak sofrası

NEVRUZ MUTFAĞI

Uzun ve zorlu geçen bir kışın ardından gelen Mart ayı, karanlığın sonunu müjdeler. Mart ayı uyanışın, bereketin, dirliğin ayıdır. 21 Mart’ta gece ve gündüz eşitlenir, doğa yavaştan canlanır, Toprak Ana yeniden nefes alarak yeşerir.

3000 yıldan beri kutlanmakta olan “Nevruz”, Farsça sözcük anlamı ile “Yeni Gün” (nev: yeni, ruz: gün) bu uyanışın bayramıdır. Eski Türklerin en ulu bayramı ve yeni yılın başlangıcı olarak da bilinen bu kutlu güne dair en erken referanslara İran kaynaklarında rastlanır; hatta söylenceler Cemşid dönemine kadar gider. Bu efsanevi İran hükümdarının 20 Mart’ta tahta çıktığına inanılmakla birlikte, Nevruz’la ilgili inançlar diğer dinlerde de kendine yer bulmuştur: Tanrı’nın yeryüzünü yaratması, Hz. Nuh’un tufandan sonra karaya ayak basması, Hz. Yusuf ’un atıldığı kuyudan çıkması, Hz. Musa’nın Kızıldeniz’den geçmesi, inanışa göre Nevruz gününde olmuştur. Kimine göre Zerdüştlüğe, kimine göre paganlığa işaret etse de, gelin işin inanç kısmına hiç takılmayalım. Bahar her canlının baharıdır, herkese gelir, inanç ne olursa olsun.

İranlıların, Türklerin, Kürtlerin ortak sofrası

Nevruz’da ateş, evrenin can kaynağı güneşi temsil eder, bereketi, bolluğu, toprağın ısınıp uyanmasını simgeler ve üzerinden atlandığında kötülüklerden temizlenildiğine inanılır. Su ise arınmadır, kurtulmaktır. Eski Türkler’deki su kültü Nevruz’a da taşınmıştır. Sabah erkenden tüm su kaplarındaki sular yenilenir, taze su içilir, hayvanlara içirilir, çimlendirilmiş buğday taneleri suya bırakılır. Böylece pınarların iyi olduğuna inanılan ruhları yardıma çağrılmış olur.

Nevruz coşkuyla kutlanır da sofralar önemli olmaz olur mu? Nevruz’u kutlayan her kültür, elinde ne varsa paylaştığı büyük bir sofra hazırlamayı adet edinmiştir. Balkanlar’dan Orta Asya’ya uzanan bu geniş yay üzerinde bakalım neler pişirilir, neler aşırılır, Nevruz ile kutsanan topraktan neler niyaz edilir…

Nevruz’a hazırlık 21 Mart’tan kırk gün önce başlar. İlk Çarşamba hazırlıkların başlama işaretidir. Ev içinde ve çevresinde temizlik yapılır, yemek için tedariklere başlanır. Yeni elbiseler alınır, ateş yakmak için odun toplanır. İkinci ve üçüncü Çarşambalar hazırlıklar hızlanarak devam eder. Yeniden dirilişi simgeleyen buğday tohumu “semeni” suya konur. Çimlenince tokmaklarla dövülüp macun haline getirilir, unla kavrulur ve “semeni helvası” yapılır. İkinci Çarşamba’dan sonra gençler ve çocuklar soğan kabuğu ile haşlanmış boyalı yumurtalarını sokaklarda tokuştururlar. Ahir (son) Çarşamba’ya girilen Salı gecesi, ataları anmak için mezarlıklara gidilir. Ölüler ‘yedirip içirilir’. Kabirler öpülür, mezar üzerine şeker ve tatlı bırakılır, etraf temizlenir.

İranlıların,-Türklerin,-Kürtlerin-ortak-sofrası
Osmanlılarda baharın gelişi, tatlılar yiyerek ve paylaşarak kutlanırdı.

Buğday aşı ve pilav Nevruz sofralarının vazgeçilmez yemekleridir. Et yemekleri, kavurmalar, yarma ve çeşitli bakliyatlar ile yapılan tirit benzeri köcler, aşlar, boyanmış yumurtalar, kuruyemişler (yedilevn), tatlılar bulunur; kuru meyvelerle hazırlanan içecekler sunulur. Bazı yörelerde, Nevruz sofrasında “S” harfiyle başlayan yedi çeşit yemek ve yedi çeşit baharat bulunması âdettendir. Sofra başında aile fertleri birbirini tebrik eder ve nihayet yaşlıların işaretiyle yemeye başlanır.

Haydi gelin, geçmişi binlerce yıla dayanan Nevruz’u ve baharın gelişini bu yıl siz de kendi meşrebinizce kutlayın. Çiçekler verin, etrafınıza sular serpin, kaybettiğiniz sevdiklerinizi ziyaret edin, bıraktıkları güzel hatıralarıyla anın, sofralar kurun, dostlarınızla yiyip için. Ağzınızın tadı hep yerinde olsun. Hamımızın Nevruz’u müqəddəs olsun.

Osmanlılarda Nevruz

Osmanlılar döneminde Nevruz çok canlı bir şekilde kutlanırdı. Çeşitli kaynaklara göre, Osmanlı padişahlarının halkın tebriklerini kabul ettiği törenlere Nevruz-ı Sultânî denirdi. Güneş Koç burcuna girdiği anda, Osmanlı sarayında “Nevruziye” adı verilen macunun hem şekerleme hem şifa niyetine yenmesi âdet olmuştu. Bu macunun yapıldığı arefe gecesine “Ot Gecesi” denir, helvahanede şenlikler eşliğinde 41 çeşit ot karıştırılarak Nevruz macunu pişirilir ve tam geceyarısı bu macunlar herkese tattırılırdı. Sütlü tatlıların ve macunun üzerine, gümüş ve altından incecik bir tabaka konması özellikle Nevruz’da uygulanan çok eski bir âdetti. İşte bu yüzden Evliya Çelebi, 17. yüzyılda Nevruziye’ye “varaklı bahar tatlısı” diyor.

İranlıların, Türklerin, Kürtlerin ortak sofrası
Ateşten atlamak İran ve Türk kültüründe kötülüklerden arınma, Kürtlerde ise zulme başkaldırıdır.

II. Abdülhamid’in kızı Ayşe Osmanoğlu da hatıralarında, Osmanlı sarayında Nevruz macununun, “S” harfiyle başlayan yedi yiyecek (susam, süt, simit, su, salep, safran, sarımsak) ile birlikte yendiğini yazar. Osmanlı döneminden kalan bu kültür, Manisa’da “Mesir Macunu Şenlikleri” adıyla kutlanmaya devam ediyor.

2009’da Birleşmiş Milletler Manevi Kültür Mirası Koruma Kurulu, Nevruz’u “Dünya Manevi Kültür Mirası Listesi”ne dahil etti. 2010’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 21 Mart’ı “Dünya Nevruz Bayramı” olarak kabul etti.

AZERİ MUTFAĞINDAN NEVRUZ KURABİYESİ: ŞEKERBURA

  • 1 kg elenmiş un 400 gr tereyağı
  • 5 yumurta sarısı
  • 250 gr ekşi krema (süzme yoğurt da olur)
  • Yarım su bardağı ılık süt
  • 1/2 tatlı kaşığı kuru maya
  • 1/2 tatlı kaşığı vanilya
  • 1 çorba kaşığı şeker
  • bir fiske tuz

İç malzemesi

  • 700 gr kavrulmuş, çekilmiş fındık veya badem
  • 400 gr toz şeker
  • 1 tatlı kaşığı ezilmiş kakule

Maya, şeker ve bir çorba kaşığı unu ılık süte ekleyin, mayalanmasını bekleyin.
Bir kapta önce un ve tereyağını, sonra yumurta, ekşi krema, tuz ve vanilyayı karıştırın.

Mayalı karışıma ekleyerek yoğurun. Hamurun üzerini örtüp 30 dakika dinlendirin. Kavrulmuş fındıkları robotta un haline getirin, şekeri ve kakuleyi ekleyip karıştırın. Hamurdan aldığınız parçalara bir yemek kaşığı iç malzeme koyup yarım ay şeklinde kapatın. Hafif yağlanmış tepsiye dizin. 180 derecede yaklaşık 15-20 dakika, beyaz kalacak şekilde pişirin.


Nuş olsun!