Kasım
sayımız çıktı

40 koyun ve eğitim sistemi

1920’lerde Romanya’nın Mecidiye kasabasında orta okullarda yıllık ücreti 40 koyun idi. O yıllarda Müslüman bir Tatar ailesinin küçük kızının eğitim macerası, hem inanç hem eğitim sistemi hem de okul fiyatları açısından, günümüze ilginç dersler taşıyor.

Yıllardan 1912 veya 1913. Romanya’nın Mecidiye kasabasında bir ufak kız çocuğu kaçırılır. Kız, Kırım Harbi’nden sonra Romanya’ya gelip yerleşmiş Kırım Tatarlarındandır. Kaçıranlar ise Tatar değildir. Olayın hemen akabinde kaçırılan kızı ve onun farklı simasını gören bir polis duruma müdahale eder. Kızı kurtarır ve onu kasabanın belediye başkanına götürür.

Belediye Başkanı ise eskiden bugünkü Moldova-Ukrayna sahasında konup göçmüş olan Nogaylardandır. Olayların gelişimi onu da Osmanlı topraklarına göçe zorlamıştır. Ancak Kırımlı hısımları gibi, o geniş bir ailenin parçası değildir; kendi tabiri ile gökten zembille inmiştir. Buna rağmen çevresi ile kurduğu ilişkiler onu belediye başkanlığına kadar götürmüştür. Polisin getirdiği kız çocuğunu gören belediye başkanı, “bunun burada ne işi var” diye sorar. Zira karşısında duran çocuk, kendi kızıdır! Polis durumu anlatır, bütün bu süreç içinde hiç ağlamamış olan kız çocuğunu eve gönderirler.

O zamanlar Mecidiye’de Tatar çocukları Osmanlı usulünde eğitim veren ilkokullarda okumaktadır. Bu kız çocuğu okulu da birincilikle bitirince, Müslüman Tatar ve Hıristiyan Romenlerden oluşan Mecidiye ahalisi kızın babasına “Bu çocuk çok güzel okuyor. Kendi aramızda para toplarsak, onu ortaokulun 1. sınıfına gönderebiliriz. Sonra o kendi gayreti ile burs kazanır ve okumaya devam eder” der. O zamanlar ortaokullar paralıdır, ayrıca kız bu okullara gidecek olursa, artık Osmanlı eğitimi değil de Romen eğitimi görecektir. Aydın bir kişi olan kızın babasına bu teklif cazip gelir. Ama kızın annesi duruma karşı çıkar. Kızın okumasını isteyen baba ve büyük ağabeyisi “ama bir kere yazıldı, yoksa devlet bizi cezalandırır” derler. Okuma yazması olmayan anne boyun eğmek zorunda kalır. Ancak kendisinin inandığı prensiplerden ve inancından ödün vermemeye kararlıdır. Onun gözünde ortaokul bir Hıristiyan okuludur ve o da kızının bir “Marşke” (Küçük Maria) olmaması için elinden ne gelirse yapar. Böylelikle kızına yanlış bir yolda olduğunu gün be gün hatırlatır. Öncelikle evde kızıyla konuşmaz, ona okul üniforması olan önlükten başka bir giysi giydirmez. Kızını hiçbir yere götürmediği gibi, kendisi de akraba ve ahbap toplantılarına gitmez. Yastadır çünkü.

Hayat bu minval üzere devam eder, ne anne tavrını değiştirir ne ne kız okuldan vazgeçer. Hatta bütün bu baskılar altında kendini Hıristiyanlıktan korumaya çalışır. Okulda papaz sabah duasına gelir. O da yüzüne garip mimikler koyarak sözüm ona kendini korur. Halbuki kimsenin Hıristiyanlık propagandası yaptığı yoktur. Onun bu mimiklerini gören çocuklar da gülüşürler. Durumun farkına varan okul müdürü kızı çağırır ve ona “Bak kızım biz senin Müslüman olduğunu biliyoruz ve senin inancına saygı duyuyoruz. Sen de bizimkine saygı göster” der. Böylece küçük kız için tehlike ortadan kalkar ve o da tekrar dersleri ile uğraşmaya devam eder.

Kızın annesinin tavrı tam dört yıl devam eder. Bu arada aile Mecidiye’den Köstence’ye taşınmıştır. Küçük kız artık büyümüş ve Köstence’de liseye gitmektedir. Bu okul macerasının başlangıcından tam dört yıl sonra Köstence müftüsü de kızını Romen okuluna gönderir. Bunun üzerine kızın annesi «oh artık insan içine çıkabilirim» der. Kızının Romen okuluna gitmesi artık onun için korkulu bir rüya değildir. Sonunda hem kızının Hıristiyanlaşmadığını görmek hem de müftünün davranışı ile durumu kabullenmiştir.

Bütün bu süreci başlatan “Mecidiye ahalisi kendi aralarında ne kadar para toplamış” ve kızın babası madem ki bu kadar istiyordu “niye kendi okul parasını vermemiş” sorularının cevabı çok basit: Bir yıllık okuma bedeli 40 koyun imiş. Bu hesabı bugüne uyarlarsak, yani bugünkü koyun fiyatlarının 300 ile 1250 TL arasında olduğunu düşünürsek, 12 bin ila 50 bin TL arası, yani 2015-2016 öğretim yılında bazı özel okul ücretlerine eşit bir rakam çıkar ortaya. Bu insan hikayesi yüksek eğitim ücretlerini haklı çıkarmak için değil, yakın tarih ve coğrafyada eğitimin değişmeyen değerine vurgu yapmak açısından önemli.