Türkiye Cumhuriyeti’nin Meksika’ya atadığı ilk daimi elçi olan Tahsin Bey, Türkiye büyükelçiliğini başkanın sarayının da bulunduğu Mexico şehrinin gözde muhiti Chapultepec’de açmış ve “Mayatepek” soyadını almıştı. Türklerin ve Türkçenin Orta Amerika’daki izlerini, “Kayıp Mu Kıtası” teorileriyle ilişkilendirmişti.
Osmanlı Devleti Meksika ile 1865’te diplomatik ilişki kurmuştu. Genç Türkiye Cumhuriyeti de iki ülke arasında 1928 yılında bir dostluk antlaşması imzaladı. 1935’e kadar Türkiye’nin Meksika’da daimi bir temsilciliği yoktu. Washington büyükelçimiz, Meksika ile ilişkilerden de sorumluydu. Washington DC’ye tayin olan Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi Mehmet Münir Ertegün 1934’te Meksika’yı ziyaret etti ve raporunda şöyle yazdı:
“… Teşrifat Müdür-i Umumisi ile Reisicumhur sarayına giderken bu sarayın ne semtte olduğunu sual ettim. ‘Çapul Tepe’dir dedi. Tepenin manasını sordum, ‘yüksek bir mahaldir’ dedi. Tebessüm ettim, neden dolayı tebessüm ettiğimi sual etti. ‘Reis-i cumhurunuz bir Türk mahallesinde oturmaktadır’ dedim ve Türkiye’de ve Çin’e kadar Türklerle meskûn olan büyük kıtada aynı isimli birçok yerler mevcut olduğunu ve kendimin de İstanbul’da böyle tepe ismini taşıyan bir yerde doğmuş olduğumu naklettim”.
“Türkçe” kelimeler
Tahsin Bey, 1932’de Texas yerlilerinin dilinde bulduğu “Türkçe” kelimeleri Atatürk’e göndermişti.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Meksika’ya atadığı ilk daimi elçi olan Tahsin Mayatepek, Türk Dil Kurumu’na 1945 yılında sunduğu raporda kendisini Meksika’ya götüren merakının kökenlerini şöyle anlatıyordu:
“1926 yılında Yunanistan’da Korfu adasında Konsolos bulunduğum esnada Fransız müverrih ve seyyahlarından Jervais De Courtelmont’un Civilisation adlı üç ciltlik eserinde Meksika’da bir berzahın adı olan Tehuan Tepek sözünün “Yılanlar Tepesi” anlamında olduğunu mümaileyhin yaptığı tercümeden anlamaklığım üzerine bu TEPEK sözünün bizim tepe sözümüzün aynı olabilmesi ihtimalini kuvvetle göz önüne getirerek, bu sözün manasını anlamak için Fransa’dan getirttiğim Maya lugatini tetkik ettim. Maya sözlüğünü baştan sonuna kadar gözden geçirmekliğim üzerine bu dilde bulduğum yüzden ziyade Türkçe sözleri 1932 yılında Trieste Konsolosluğunu ifa ettiğim esnada mezkur şehirden Ebedi Şefimiz Atatürk’e göndermiştim.
Türkçe coğrafi isimlerin de Amerika’da mevcut bulunduğuna muttali olduktan sonra rahmetli Atamızın alakaları büsbütün artmış ve bu sözlerin mevcudiyetinden istidlalen, Amerika’da bilhassa Meksika’daki yerli kavimlerin örf ve adetleri ve tarihlerinde bizleri alakadar edecek izler bulunabileceğini derpiş etmeleri neticesinde müşarünileyhin emir ve tensipleriyle, bu meseleleri tamik etmek üzere Meksiko maslahatgüzarlığına tayin olunarak Ankara’dan hareket ve 30 Mart 1935 tarihinde Meksiko’ya muvasalatla siyasi vazifemden başka tetkikat işlerimle meşgul olmaya başlamıştım”.
‘Türk kökeni’ tezi
Soyadı kanunu çıktıktan hemen sonra Meksika’ya giden Tahsin Bey, kendine “Mayatepek” soyadını aldı. Türkiye elçiliğini, başkanın sarayının da bulunduğu Mexico şehrinin gözde muhiti Chapultepec’de açtı. Hemen dil araştırmalarına girişti ve Amerika kıtasının yerli dilleri ile Türkçe arasındaki benzer sözcükler ve coğrafi isimleri buldu. Bulgularını Atatürk’e raporlar halinde göndermeye başladı. Bu sırada ABD’de yaşayan İngiliz yazar James Churchward’ın yazdığı “Kayıp Mu Kıtası” ile ilgili kitaplar ile tanıştı. Bunlardan çok etkilendiği raporlarından anlaşılıyor. Türklerin kökeninin bu kayıp kıtadan geldiği tezini o kadar heyecanla savundu ki, bu kitapların kopyaları Ankara’ya getirtildi, tercüme edildi ve Atatürk tarafından okundu.
Tahsin Bey, zaman zaman din konularındaki tartışmaları da alevlendiren ve bazılarının kayıp olduğu iddia edilen raporlarını başta direkt cumhurbaşkanına gönderiyordu. Bir süre sonra Atatürk, Tahsin Bey ile arasına mesafe koydu, raporlarını Türk Dil Kurumu’na göndermesini istedi. Atatürk’ün Churchward’ın kitaplarını “bilimdışı” bulduğunu, Tahsin Mayatepek’in sonraki raporlarının da, bu kitapların tezlerine dayanması nedeniyle ilk baştaki çalışmaları gibi rağbet görmediğini anlıyoruz. Mayatepek 1938’de Türkiye’ye geri çağırıldı ve 1947’ye kadar Meksika’ya daimi bir elçi gönderilmedi.
Tahsin Bey’in Mexico elçiliği, genç cumhuriyetin dil ve tarih araştırmalarına duyduğu merakın bir simgesi gibiydi. Talihsizliği, 1930’ların dünyası için bile fantastik sayılabilecek kitaplara kendini fazla kaptırması, devlet başkanına bu kitaplara dayanan tezler önermesiydi. Atatürk’ün bilimsel kafası “bilimdışı” tezlere çok tahammül etmedi. Tahsin Bey’in 1945’de yazdığı raporda hatasını anladığı, Orta Amerika’da iken yaptığı dil ve sözcük taraması faaliyetlerini öne çıkardığı görülüyor.
Chapultepec, bugün de Mexico şehrinin en güzel mekanı. Tepedeki kale, saray ve diğer binalar müzeye çevrilmiş durumda. Burada bulunan kocaman park ve göller, bu büyük şehrin nefes almasını sağlıyor. Büyükelçiliklerin de bulunduğu Chapultepec sırtlarına, 2003’te Atatürk’ün güzel bir bronz heykeli dikildi.