Kasım
sayımız çıktı

Mustafa Kemal’in izinde 103 yıl önce Strasbourg’ta

1917’nin son ayında Almanya’nın daveti üzerinde çıkılan gezide, Veliaht Vahdettin’e eşlik edenlerden biri de Mustafa Kemal Paşa’ydı. Atatürk bu resmî ziyarette Almanların durumunun vahametini yerinde görme fırsatı bulmuştu. Tarihî gezinin bugünkü izlerinin peşinde…

Alsace (Alsas) bölgesi, uçsuz bucaksız bağları, güzel kasabaları, Or­taçağ şatoları ve Avrupa Bir­liği’nin üç başkentinden biri olan Strasbourg şehri ile Fran­sa’nın en çok turist çeken böl­gelerinden. Dünyanın birçok yerinden her sene 10 milyonun üzerinde ziyaretçi ağırlayan bölgeye, Türkiye’den de son yıllarda çok sayıda turist gidi­yor. Bugün Fransa toprağı ola­rak gezebildiğimiz, sokakların­da Fransızlarla karşılaştığımız Alsace’ı, bundan 103 yıl önce Mustafa Kemal Paşa bir Al­man toprağı olarak gezmişti.

1917’nin Ekim ayında, Bü­yük Savaş’ın sona ermesinden 13 ay önce, Alman İmparatoru 2. Wilhelm üçüncü defa Tür­kiye’ye geldi. Bu ziyareti sıra­sında, Sultan Mehmet Reşat’ı iade-i ziyarete davet etmiş; ancak sağlık sorunları sebe­biyle yolculuğa çıkamayacak durumdaki padişahın yerine Veliaht Vahdettin’in gitmesi uygun görülmüştü.

19 Aralık 1917’de (soldan sağa) Büyükelçi İbrahim Hakkı Paşa, arkasında Veliaht Vahdettin, Naci (Eldeniz) ve Mustafa Kemal Paşa, Bad Kreuznach’da.

15 Aralık 1917 Cumartesi günü Sirkeci Garı’ndan yola çı­kan Vahdettin’in yanında, or­duyu temsilen bir subay vardı. Bu kişi Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Paşa’ydı.

Vahdettin ve beraberindeki Osmanlı heyeti, Budapeşte, Vi­yana ve Münih üzerinden var­dığı Bad Kreuznach kasaba­sındaki Alman genel kararga­hında 2. Wilhelm, Hindenburg, Ludendorff ve diğer üst düzey komutanlarla biraraya geldi. Türk heyetinin Bad Kreuzna­ch’da konakladığı Parkhotel Kurhaus, 1913’te hizmete gir­miş lüks bir oteldi. Bu otel bu­gün de işlevini sürdürüyor ve oteldeki toplantı salonlarından birisi, 1917’de ağırladığı ünlü konuğun anısına Atatürk ismi­ni taşıyor.

Gezinin sonraki etabında, Alsace’taki Vosges cephele­ri ziyaret edilecekti. 20 Ara­lık 1917 sabahı Strasbourg’a (Strazburg) varıldı. Şehir 1871- 1918 arasında Almanya’nın Elsass-Lothringen (günümüz Fransa’sının Alsace ve Lorra­ine bölgeleri) eyaletinin baş­kentiydi. Bu iki bölge, önem­li bir su ulaşım aksı olan Ren ve Mozel nehirleri üzerindeki hâkim konumu ve halkının ço­ğunluğunun Cermen köken­li olması sebebiyle, Alman­ya-Fransa arasında tarih bo­yunca bir çekişme sebebiydi.

Osmanlı heyetini taşıyan tren yine bir Alman yapısı olan Strasbourg Garı’na geldiğinde, karşılayanlar arasında Würt­temberg Dükü Albrecht Her­zog, Alsace-Lorraine Valisi, Belediye Başkanı ve yüksek rütbeli subaylar vardı. Oto­mobillerle kısa bir şehir turu yapıldı. Osmanlı heyetinin zi­yareti sırasında Strasbourg, 46 yıldır bir Alman şehriydi ve Almanlar burada önemli imar faaliyetleri gerçekleştirmiş­ti. Alman hâkimiyeti, özellikle şehir merkezinin kuzey yarı­sını oluşturan Neustadt -Yeni Şehir bölgesinde hissediliyor­du. Bugün halen şehrin bir­çok önemli kamusal yapısı, bu bölgedeki Alman imparatorluk yapılarıdır.

Öğle yemeğinin ardından Mutzig’deki “Kaiser Wilhelm II Tahkimatı” ziyaret edildi. Eyaletin başkentini Fransız tehlikesinden korumak ama­cıyla 1893’te inşaına başlanan bu beton kale, savaşın başla­dığı tarihte Almanya’nın en önemli tahkimat yapılarından biri olarak öngörülmüştü. An­cak Almanya’yı zafere taşıması beklenen Schlieffen Planı’nın meşhur Belçika direnişine tos­laması ve daha ilk dönemeçte savaşın seyrinin değişmesi so­nucunda cepheye uzak kalmış ve kendisinden beklenen kritik rolü üstlenememişti.

Mutzig Kalesi olarak da bilinen “Kaiser Wilhelm II Tahkimatı”. Bugün.

Ziyaret sonrası Stras­bourg’a geri dönüldü ve ko­naklama için Dük Albrecht’in ikamet ettiği Kaiserpalast’a yerleşildi. Bu bina bugün, kub­beli mimarisi, etrafını çevre­leyen süslü bahçesi, korku­lukları ve önündeki Kaiser Meydanı (bugünkü ismiyle Cumhuriyet Meydanı) ile şeh­rin Alman geçmişinin imzası gibidir. Binanın bazı kısımları savaş süresince askerî hasta­ne olarak kullanılmış. Fransız hâkimiyetinin ikinci yılında, 1920’de, dünyanın ilk millet­lerarası kuruluşu kabul edilen Ren Nehri Seyrüsefer Komis­yonu’nun merkezi, Mannhe­im’dan buraya taşındı. Böylece Avrupa’nın iki büyük gücünün tarih boyunca paylaşamadığı Strasbourg’un, bugün Avru­pa başkenti haline gelmesinin ilk adımları atılmış oldu. Bu görkemli bina bugün de Palais du Rhin (Ren Sarayı) ismiyle Komisyon’a evsahipliği yap­makta.

Atatürk isimli toplantı salonu Türk heyetinin BadKreuznach’da konakladığı 1913’te inşa edilen Parkhotel Kurhaus, bugün de işlevini sürdürüyor ve toplantı salonlarından birisi, 1917’de ağırladığı ünlü konuğun anısına Atatürk ismini taşıyor.

Ertesi gün, 21 Aralık’ta, Vosges cephesi ziyareti için Colmar’a hareket edildi. Ka­rargahtaki tanışma faslı ve ha­rita bilgilendirmesinden sonra otomobillerle cephe keşfine geçildi. Bu cephe, Alsace’ın ba­tı sınırını oluşturan, en yük­sek noktası 1423 metre olan Vosges Dağları sırtları boyun­ca ilerliyordu. 1916’ya kadarki kanlı muharebelerin ardından, bölge sürekli olarak yıprat­ma savaşı alanıydı. 1 gün önce Fransızların ağır topçu ateşine maruz kalmış olan siperler ge­zilirken Mustafa Kemal bir ara heyetten ayrılmış; ateş hattını gören bir ağaca tırmanarak iki tarafın vaziyetini de incelemiş; orada bulunan Alman subay­lardan bilgi almış; bu resmî ziyarette kendilerine gösteri­lenin aksine Almanların du­rumunun vahametini yerinde görme fırsatı bulmuştu.

Cephe gezisi bittikten son­ra, Vosges eteklerinde bulunan Hochkönigsburg Şatosu ziya­ret edildi. 1147’de inşa ettiril­diği bilinen şato, 17. yüzyılda 30 Yıl Savaşları sırasında ha­rap olmuş; 1908’de ise 2. Wil­helm tarafından “Ortaçağ’da­ki görünümünü geri getire­cek” şekilde restore edilmişti. Wilhelm, şantiyesini düzenli olarak ziyaret ettiği bu şatoya, Almanya’nın en batı ucunda olması sebebiyle özel bir önem atfediyordu. Burada Alsace’ın Cermen kökenlerini de pekiş­tirmeye yönelik bir Cermen Dünyası Müzesi kurma niye­tindeydi. Şato, Fransa Dev­leti’ne geçmesinin ardından, Ortaçağ ağırlıklı farklı dönem­lerin dokularını yansıtan ser­gilerin yer aldığı bir müzeye dönüştürüldü; günümüzde yıl­da 500 bini aşkın turist tara­fından ziyaret ediliyor.

Sırtını Vosges Dağları’na dayayan, hemen aşağısında­ki Alsace Ovası’na, ovanın do­ğu sınırını çizen Kara Orman Dağları’na ve ovanın güneyin­den itibaren yükselen Alp Dağ­ları’na hâkim olan şatonun ne­fes kesen manzarası, bugünkü ziyaretçileri olduğu gibi Mus­tafa Kemal’i de çok etkilemişti. Şatoda verilen çay ziyafetinin ardından Strasbourg’a geri dö­nüldü. Alsace-Lorraine valisi ve Strasbourg belediye başka­nının misafiri olarak belediye sarayında (Hôtel de Ville) ak­şam yemeği yendi ve gece bu­rada geçirildi.

Veliaht Vahdettin, otomobilden inerek trene geçiyor. Yanında, gezi boyunca çevirmenliğini yapan Naci (İldeniz) Bey.

Almanya gezisinin cephe ziyaretleri kısmını sona erdir­miş olan Osmanlı heyeti ertesi gün Essen’e geçecek, burada Krupp ağır silah fabrikasını gezecek; ardından 10 günlük yoğun bir program gerçekleşti­recekleri Berlin’e hareket ede­ceklerdi.

Mustafa Kemal Paşa, Stras­bourg’daki son akşam yemek­lerindeki sohbet esnasında Al­sace-Lorraine Valisi von Dal­lwitz’e şöyle diyecekti:

“Buraya, Alman Ordu­su’nun gerçek durumunu an­lamaya geldik ve bunu anlamış olarak memleketimize dönü­yoruz” .