30’lu yıllarda Büyükada’nın salaş bir meyhanesinde Darülfünun hocası, “tarihi sevdiren adam” Ahmet Refik Altınay’la buluşan Neyzen, bu dünyanın acımasızlığına karşı bir dörtlük yazar. O gün yazılan kıta ve çekilen fotoğraf ilk defa yayımlanıyor.
Neyzen Tevfik her zaman garip, fakir, sokaktaki adamlarla birlikte olmayı, onlarla yeme-içme, gezme ve eğlenmeyi saltanatlı sofralara, zengin topluluklara tercih etmiş, her zaman itibardan düşmüş hatta karşı çıkan, kafa tutanların yanında yer almış bir kişiliktir. Mizacı gereği “haneberduş” (yersiz, yurtsuz, evi omuzunda) denilebilecek bir yaşam süren Neyzen’in mekânları, genelde meyhaneler, viraneler, bekar odaları olmuştur.
1933 Darülfünun (üniversite) reformundan sonra Büyükada’ya çekilen, kırgın, düşkün ve yapayalnız kalan Ahmet Refik Altınay’la adanın salaş bir meyhanesinde buluşan Neyzen Tevfik, “tarihi sevdiren adam” ünvanı bütün toplum tarafından kabul görmüş bu Darülfünun müderrisi ile bir de fotoğraf çektirir. Hüznün hakim olduğu, vefasızlığın konuşulduğu bir muhabbetin yansıdığı fotoğrafın yanına Neyzen, Ahmet Refik için bir de muhteşem kıt’a yazmıştır. Birkaç yıl sonra, 1937’de Haydarpaşa Hastahanesi’nde vefat edecek olan Ahmet Refik Altınay’ın o günkü durumunu, ızdırabını, üniversite dünyasının vefasız ve acımasızlığını ve dolayısıyla dünyanın bir hiçlikten oluştuğunu, buna da kadeh kaldırılması gerektiğini vurgulayan bu şaheser kıta, ilk kez İstanbul Müzayede Evi tarafından ortaya çıkarılmıştır.
“Oku dârü’l-fünûn-ı ıztırâbı hatm-i âlâm et
Bitir Şeh-nâme’yi, her kahrı tenvîr-i serencâm et
Barış hîçî-yi mutlakla unut efsâne-yi ömrü
‘Adem meyhânesinden gönlüne bir cür’a ikrâm et.
Azap, eziyet üniversitesinde oku, ezberle acıları, elemleri,
Bitir şatafatlı hayatını yazdığın eseri (şehname’yi) her üzüntüyü, maceranı aydınlat,
Mutlak yoklukla barış, ömür denen efsaneyi unut,
Yokluk meyhanesinden gönlüne kadehindeki
son yudumu ikrâm et.“