Kolombiya’da seçimleri kazanan eski gerilla Gustava Petro ve yardımcısı LGBTIQ+ savunucusu Francia Márquez, ülkede iktidarı kaybetmeyi kolay kolay kabul etmeyecek bir mafya ve aşırılık yanlısı sektörlerden şiddetli muhalefetle yüzleşmek zorunda. Güney Amerika’nın kuzeyinde iktidara gelen “baldırı çıplaklar” hükümeti…
Ülkesinde “Kolombiyalı Trump” olarak adlandırılan ve yolsuzluk nedeniyle soruşturma altında olmasına rağmen seçik kampanyasını “yolsuzluğa” karşı mücadele olarak sürdürmeye çalışan işinsanı Rodolfo Hernández’in ardında bir parti yoktu. Karşısında ise 1980’lerdeki ulusal sol M-19 hareketinden eski bir gerilla vardı: Gustavo Petro.
Petro, aralarında ekolojist ve feminist girişimlerin, Hıristiyan muhafazkarlardan gelen siyasi şahsiyetlerin oluşturduğu bir koalisyonu (Pacto Histórico) temsil ediyordu. Koalisyonun bu ideolojik çeşitliliği, bir iç gerilim kaynağıydı. Petro, daha merkezden birini yardımcı olarak göstermeye niyetli iken özellikle 2021 baharındaki halk hareketlerini gözönüne alarak Francia Márquez’i yardımcı olarak tercih etti.
Márquez, Afrika kökenli, feminist ve çevreciydi. Silahlı çatışma, dışlanma ve yoksulluktan en çok etkilenen bölgelerden birinin toplumsal hareketlerinde öncülük etmişti. Birkaç yıl öncesine kadar, seçkin ailelerin evlerinde ev işçisi olarak geçimini sağlıyordu. Bugün bir avukat, Goldman Ödülü sahibi, Başkan Yardımcısı ve Eşitlik Bakanı.
Özellikle gençlerin desteklediği Petro, orta sınıfları ikna etmeye çalıştı ve geleneksel oligarşiye karşı ılımlı bir iktisadi program önerdi. Ülkedeki neoliberal ekonomik programı, petrol-gaz çıkarmaya bağımlılığı eleştirirken kadın ve LGBTQ+ haklarını öne çıkarırken devlet ve gerillalar arasında da bir barış anlaşmasını destekledi. Kısacası Gustavo Petro ve Francia Márquez, milyonlarca Kolombiyalının savaş, otoriterlik, sosyal dışlanma ve açlığın üstesinden gelme umudunu ve arzusunu somutlaştırabildi.
Pacto Histórico adayı Petro, 11.281.002 oy (%50.44) alarak Kolombiya tarihinde en çok oy alan başkan oldu. Sonuçların departmanlara göre haritası, Petro ve Márquez’i tercih eden bölgelerin, tarihsel olarak şiddet, sosyal dışlanma ve devletin ihmalinden en çok etkilenen bölgeler olduğunu gösteriyor. Márquez’in şu sözleri de oluşturulan umudun çerçevesini sunuyor: “Elleri nasırlıların hükümeti geldi. Sıradan insanların hükümeti. Kolombiya’nın “sans-culottes” (baldırı çıplaklar) hükümeti. Gelin kardeşlerim, bu milleti barıştıralım. Korkusuz, sevgiyle ve neşeyle. Haysiyet için, sosyal adalet için, ülkemizde ataerkilliği ortadan kaldırmak için… LGBTIQ+ topluluğunun haklarını tüm çeşitliliğiyle savunalım. Toprak anamızın, “büyük ev”in, biyolojik çeşitliliğe sahip çıkma haklarını savunalım. Yapısal ırkçılığı ortadan kaldırmak için birlikte mücadele edelim”.
Önceki dönemde Juan Manuel Santos hükümeti ile FARC arasındaki barış görüşmeleri sırasında toplum kendi tarihini tanıma konusunda önemli adımlar atabilmişti. Örneğin Ulusal Tarihsel Hafıza Merkezi’nin çalışmaları sayesinde, şimdiye kadar susturulan kurbanların hikayeleri bilinmeye başlandı. Ardından Barış İçin Özel Yargı Alanına (JEP) kabul edilen milis ve askerlerin ifadeleri, rejimin her şekilde saklamaya çalıştığı gerçekleri günyüzüne çıkardı. Buna ek olarak devam eden yolsuzluk skandalları, uyuşturucu kaçakçılığı bağlantıları ve insan hakları ihlalleri, halkın güvenini sarstı. Nüfusun giderek artan bir bölümü Kolombiya trajedisinin büyüklüğünü ve boyutunu; terörün esas olarak rejimden kaynaklandığını anlamıştı.
20 yıldır aşırı sağ tarafından yönetilen, son derece sınıfçı, ırkçı ve ataerkil bir ülkede, bu ikilinin iktidara gelmesi, hegemonik iktidarın çürümüş yapılarını temellerinden sarsıyor ve tarihte tartışmasız yeni bir dönemi başlatıyor. Öte yandan Pacto Histórico, 13 Mart’taki Kongre seçimlerinde en yüksek oyu almış olmasına rağmen çoğunluğa sahip değil ve bu nedenle daha geniş bir cepheye ihtiyaç var. Hâlâ ihtiyatlı ve değişimden korkan 10 milyon Rodolfo Hernández seçmenine ulaşmak da önemli olacak.
Gustavo Petro, pandemiden bu yana keskin bir şekilde artan bir borç, büyük ölçüde devalüe edilmiş bir Peso ve hâlâ hassas vergi reformu ihtiyacı ile uğraşmak zorunda. Bu arada kendi programını da uygulamaya çalışacak. Bu nedenle önümüzdeki birkaç yıl, muhalefetle zorunlu müzakereler ile değişim umudunu boşa çıkarmama zorunluluğu arasında zor bir dengeleme tecrübesi olacak.
Gustavo Petro ve ekibi, ülkede iktidarı kaybetmeyi kolay kolay kabul etmeyecek bir mafya ve aşırılık yanlısı sektörlerden şiddetli muhalefetle yüzleşmek zorunda. Askerî güçlerin bir bölümünün darbe örgütleyebileceğinden bile korkuluyor. Her durumda aktif vatandaşlık, popüler hükümeti savunmada temel bir rol oynayacak. Bunun için kurumlarla sokak arasındaki bağın güçlü kalması gerekiyor.