Pp
Padişah: Büyük şah, imparator. Eski tarihçilere göre İslâm memleketinin hükümdarına sultan, melik denirdi. Padişah ise bir iklime hükmeden demekti. Osmanlı hükümdarları başlangıçta bey, Yıldırım’dan (1389-1402) başlayarak sultan, II. Mehmed’in (Fatih) İstanbul’u alışı, batıda doğuda ülkelerin zaptıyla da, hakan, imparator yani padişah kimliği kazandılar. Padişahlığın ilk dönem yazışmalarında “Saadetlû padişahım”, “Devletlü padişahım” gibi yalın hitaplar kullanılırken zamanla unvanlar abartıldı. “Şevketlü kerametlû inâyetlû padişahım”, “Şevketlû mehâbetlû inayetlû kudretlû velinimet-i bî-minnetim efendim padişahım”, “Padişah-ı Osmaniyân Sultan hazretleri” gibi hitaplar yerleşti. “Padişâh-ı İslâm-penah” ise İslâmiyet’in ve Müslümanların koruyucusu demekti. “Padişah-ı güzîn Halife-i Rûy-i zemin”, yeryüzünün seçkin hükümdarı ve İslâm halifesi anlamına geliyordu.
Pençe: Sadrazam, vezir-vali, beylerbeyi buyruklarına özel bir istiflemeyle yazılan imzalardı. Adla birlikte görev-unvanını da içerirdi. Pençenin yanına bir dua cümlesi veya hikmet beyti yazılması, kişinin mührünün basılması da usuldendi. Sadrazam buy-rultularına pençe konulması 1861’e dek sürdü. Bu tarihten sonra “vezirazam” unvanı ve kişinin adı yazılı mühür basılmaya başlandı. Maliye yazılarındaki pençelere “kuyruklu” denirdi.
Prankı: Şakloz’dan büyük, “bedoluşka”dan küçük bir top.
Padişah deyince
Kanunî Sultan Süleyman’ın padişahlığın simgesi üç sorguçlu yüksek kavuklu ve kaftanlı bir portresi (Levnî).