Dünün ve bugünün gündemi e-postanıza gelsin.
0,00 ₺

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Post-modern zamanların en üretken filozoflarından

Fransız felsefesinin en üretken düşünürlerinden, pek çok kitabı Türkçeye de çevrilen Jean-Luc Nancy, hayatının 10 yılından fazlasını sağlık sorunlarıyla boğuşarak geçirmiş; kalp naklinin ardından deneyimlerini yazdığı L’intrus, aynı adlı bir filme de konu olmuştu. Her zaman büyük bir sempatiyle yaklaştığı “insanlık durumu”, temel temalarından biriydi.

Çağımızın en üretken düşünürlerinden, Fran­sız felsefesinin büyük isimlerinden Jean-Luc Nancy, 24 Ağustos’ta 81 ya­şında öldü. 1940’ta Bordeaux yakınlarındaki Caudéran’da doğan Nancy, 1962’de Paris Üniversitesi’nin felsefe bölü­münden mezun oldu ve son­raki 20 yıl boyunca bir yan­dan kendini yazmaya adarken bir yandan da dünyanın farklı yerlerinde ders vermeye de­vam etti.

Birçok metni birlikte im­zalayan Nancy ve meslekta­şı Lacoue-Labarthe’ın birlikte öğretme stili, “sigara duma­nından bir sisin içinde ve oto­rite ritüelleri olmadan” diye tanımlanmıştı (John Mckea­ne-Expert Comment). 1973’te Nancy, 30 yıl boyunca çalı­şacağı Strasbourg’daki Uni­versité des Sciences Humai­nes’e öğretim görevlisi olarak girmiş; 1987’de ise özgürlük kavramını bir tür kişisel mül­kiyet olarak ortaya koyan ve Jean-François Lyotard ile Ja­cques Derrida tarafından göz­den geçirilen teziyle (L’expe­rience de la liberté – Özgürlük Deneyimi) doktorasını almıştı.

Çağımızın en üretken düşünürlerinden Jean-Luc Nancy’nin siyasetten sanata, filmden müziğe pek çok konuda kaleme aldığı devasa külliyatında 70’e yakın eser bulunuyor.

1980’lerin sonundan iti­baren sağlık sorunlarıyla uğ­raşan Nancy, 1991’de bir kalp nakli operasyonu geçirmişti. Bu dönemde parçası olduğu pek çok komiteden ve üniver­siteden uzaklaşsa da yazmaya asla ara vermedi. Neredeyse 10 yıl süren sağlık sorunların­dan yola çıkarak yazdığı şa­şırtıcı derecede samimi eseri L’intrus ise Claire Denis’nin aynı adlı filmine konu oldu. Kitap, başkasına ait “davetsiz bir misafir”in uzun vadede be­denin bir parçası olmaya doğ­ru gidişini anlatıyordu. İnsan bedeni üzerine yazılmış olsa da, beden burada kolaylıkla bir göçmenin, bir mültecinin gir­diği ülke olarak da okunabilir­di (Peki şimdi atmayı bırakan kimin kalbi acaba?)

Nancy’nin sinemayla tek işbirliği değildi bu. Yazdığı çok sayıda kitap içinde İranlı yönet­men Abbas Kiarostami üzeri­ne yazdığı Filmin Kanıtı da öne çıkar. Ayrıca 2014’te insan-hay­van ilişkileri üzerine birlikte çalıştığı Phillip Warnell’in bir filminde de rol almıştı. Aslında kiminle işbirliği yapıyor olur­sa olsun, her zaman büyük bir sempatiyle yaklaştığı “insanlık durumu”, onun temel temala­rından biri olarak çalışmaları­nın merkezinde kalmıştı.

Özgürlük Deneyimi (Ara-lık, 2006), Tanrı, Adalet, Aşk, Güzellik (Monokl, 2011), Dün­yayı Yaratmak ya da Küresel­leşme (Monokl, 2014), Alman Felsefesi Üstüne Diyalog (Me­tis, 2017) gibi eserleri Türkçe­ye de çevrilen Nancy, son ola­rak pandemi ve hükümetlerin “istisna hâli yaratması” üze­rine düşünceleriyle gündeme gelmişti.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamını Oku

Son Haberler