Amazon Prime Video yapımı “The Underground Railroad” (Yeraltı Demiryolu) Amerika’nın güney eyaletlerinden köleliğin yasaklandığı kuzeye doğru bir özgürlük yolculuğuna çıkan siyah kölelerin kurdukları dayanışma ağını alıp, gerçek bir yeraltı demiryolu olarak somutlaştırıyor. Ülkeyi baştan başa kateden trenin penceresinden dışarı bakıldığında tek bir manzara görünüyor: Her yeri kaplayan dipsiz bir karanlık..
If Beale Street Could Talk ve “Moonlight”ın Akademi ödüllü yönetmeni Barry Jenkins, çifte Pulitzer’li yazar Colson Whitehead’le buluşursa ne olur: Amazon Prime Video yapımı “The Underground Railroad” sorunun cevabı… Siren Yayınları’nın Yeraltı Demiryolu adıyla bastığı romanın aslına sadık bir uyarlaması olan 10 bölümlük yapım, kurgusuyla klasik bir diziden çok görsel bir roman hissi veriyor. İçsavaş öncesinden başlayarak, plantasyonlarda çalıştırılan siyahların güney eyaletlerinden köleliğin yasak olduğu kuzeye kaçmak için kullandıkları yeraltı rotalar ve güvenli evler sistemi, dizide hakiki bir “yeraltı demiryolu” olarak somutlaştırılmış. Georgia’dan Indiana’ya uzanan bu mistik rotada Cora (Thuso Mbedu) ve Caesar (Aaron Pierre) ile köle avcısı Ridgeway (Joel Edgerton) arasındaki kovalamacanın, yan hikayeler ve geriye dönüşlerle kesintiye uğraması, dizinin de raylardan sapıp aynı bir demiryolu ağı gibi genişlemesine neden oluyor. Her durakta, ülkenin dörtbir yanına sinsice yayılmış ırkçılığın ayrı bir tezahürü de hikayeye ekleniyor.
Gerçekte ise “Yeraltı Demiryolu” hakiki bir demiryolu değil, kaçaklara çeşitli şekillerde yardım eden siyah ve beyaz kölelik karşıtlarının oluşturduğu yerel ağlar için kullanılan bir metafordu. Bu zorlu yolculukta kaçakları güvenli evlerde saklamaktan para toplamaya çeşitli yardımlarda bulunanlar “kondüktör” olarak anılıyordu. Dizinin karakterlerinden hiçbiri gerçek hayatta varolmuş değil; ama hepsinde Harriet Jacobs’tan Frederick Douglas’a başarılı olmuş meşhur kaçış hikayelerinden alıntılar var. Douglas’ın hareket eden bir trene atlaması, Jacobs’ın yedi yılını bir tavanarasında saklanarak geçirmesi Cora’nın hikayesine giren gerçek hayat kesitlerinden…
THE UNDERGROUND RAILROAD
YÖNETMEN: BARRY JENKINS
SENARYO: COLSON WHITEHEAD
OYUNCULAR: THUSO MBEDU,
CHASE W. DILLON, JOEL
EDGERTON, FRED HECHINGER,
PETER MULLAN
Dizi, Kaçak Köle Yasası’nın kabul edildiği 1850 yılı civarında geçiyor. Özgür eyaletlere yerleşen kaçaklara ve onlara yardım edenlere ağır cezalar biçen acımasız mevzuat, dizide de açıkça anlatılıyor. Hikayeyi güçlendirmek için bu dönemde henüz başlamamış olan öjenist hareket ve zorla kısırlaştırma gibi detaylar eklenmiş; ama Tuskegee Sifilis Araştırması; 1898’de Wilmington’da ve 1921’de Tulsa’da varlıklı siyahlara yönelen şiddet, dönemin gerçekten yaşanmış dönüm noktaları… Bu kronolojik karmaşa, köleliğin sona ermesinin ırkçılığın sonu olmadığını hatırlatmak için bilinçli olarak seçilmiş gibi görünüyor. İlk bakışta Whitehead’in hayalî Güney Carolina’sı kölelik karşıtı beyazların, özgürlüğüne yeni kavuşmuş siyahlara eğitim ve istihdam sunduğu güvenli bir liman izlenimi veriyor. Ancak kahramanlarımızın da çok geçmeden farkına varacağı gibi şekerle kaplı sözlerinin üstü biraz kazınınca altından yine beyaz üstünlüğüne olan inançları çıkıyor. “Önce kadınlara, sonra herkese uygulanacak stratejik kısırlaştırmalarla, uykumuzda boğazlanma korkusu olmadan onları zincirlerinden kurtarabiliriz” diyen sarhoş beyaz doktorun söylediği gibi…
Bu kurgu dünyada köleliği tamamen yasaklayan ilk beyaz eyalet Kuzey Carolina ise aslında 19. yüzyılın Oregon’unu anlatan bir distopya… Oregon 1843’te köleliği yasaklamış, ama siyahların eyalette kaldıkları her 6 ay için en az 29 kez kamçılanması şartıyla özgür siyahları kapı dışarı etmişti.
“Bu ülkenin neyin üzerine kurulduğunu anlamak istiyorsan, trenle yolculuk etmelisin. Hızlanırken dışarı bak ve Amerika’nın gerçek yüzünü göreceksin” demişti bir tren kondüktörü Cora’ya. Ama onun da bizim de farkettiğimiz gibi dışarıda her yeri kaplayan karanlıktan başka bir şey yoktu.