Son yıllarda eğitim-öğretim alanındaki tercihler ve iletişim araçlarının etkisiyle Türkçe, İngilizcenin etki alanına girdi. Dillerin yaşayan birer varlık olarak birbirleriyle etkileşim içinde olmaları kaçınılmaz. Ancak dil, “kendi kendini ayakta tutan canlı bir varlık değildir” denir. Ferhan Şensoy ustamızın İngilizce Bilmeden Hepinizi I Love You! kitabını hatırlamadan edemiyor insan.
SUHA ÇALKIVİK
Her gün şu başlıklar altında e-postalar yağıyor üzerimize:
“Copy Trading ile tanışın”, “High Level sinerji yaratmaya devam ediyoruz”, “Meet-Up serimizin ikincisini düzenleyeceğiz”, “Oyunda level atlıyoruz”…
Acı olan durum, kanıksadık artık bu ucube dili. Yıllar önce Macaristan’da Debrecen Üniversitesi’ne gittiğimde aynı okulun İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde öğrenci olan Macar arkadaşım, “Türkçenin nasıl bir sesi var, merak ediyorum?” dedi. “Belki de dünyanın en güzel şiirleri Türkçe yazılmıştır” dedim ama, Yunus Emre’yi, Karacaoğlan’ı, Nâzım Hikmet’i bilmiyordu arkadaşım. “Shakespeare’den şöyle bir Türkçe tercüme örneği vereyim” diyerek Can Yücel çevirisi ile ezberimdeki 66. Sone’yi okudum:
“Vazgeçtim bu dünyadan,
dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var,
o koyuyor adama”.
(“Tired with all these,
from these would i be gone,
Save that, to die,
i leave my love alone”).
Şiirin bu son dizelerini okumamla birlikte, o tek kelime Türkçe bilmeyen kişi, o kadar duygulandı ki gözleri dolarak “bu nasıl güzel bir dil, nehir gibi akan lirik bir iç sesi var” demişti. Ben de dilimize bu kadar değer verdiği için mutlu olmuş, kendimi şanslı hissetmiştim.
Türkçenin, kullanıldığı geniş coğrafya gereği, çok sayıda dille etkileşimde olup o dillerle kelime alışverişinde bulunması doğaldır. Önceleri Arapça ve Farsçanın çok fazla etkisi olsa da özellikle Tanzimat Dönemi’nde Türkçenin Batı dilleriyle ilişkisi artmış. İspanyolca, Portekizce ve İtalyancadan alıntı kelimeler bir dönem etkisini hissettirmiş, daha sonra diplomatik ve ekonomik ilişkiler gereği, gözde dil Fransızca olmuş. Son yıllarda eğitim-öğretim alanındaki tercihler ve iletişim araçlarının etkisiyle Türkçe, İngilizcenin etki alanına girdi. Dillerin yaşayan birer varlık olarak birbirleriyle etkileşim içinde olmaları kaçınılmaz. Ancak dil, “kendi kendini ayakta tutan canlı bir varlık değildir” denir. Türkçede karşılığı olmasına rağmen kitle iletişim araçlarında o sözcüklerin yerine yaygın şekilde yabancı sözcüklerin kullanımı, dilimizin söz varlığını tehdit ediyor. Ayrıca yabancı sözcüklerin Türkçe yapım ekleriyle kullanımı ise başlı başına önemli bir dil yabancılaşması sorunu yaratıyor. “Blurla-, fiberle-, fiksle-, fonla-, fulle-, likela-, tagle-, trolle, volümle- vb.” örneklerle karşılaşınca Ferhan Şensoy ustamızın İngilizce Bilmeden Hepinizi I Love You! kitabını hatırlamadan edemiyor insan.
Dillerin ölümüne dair yazılan, “evde çocuklara öğretilmeyen bütün diller tehlike altında” cümlesi çok çarpıcıdır. İngiliz dilbilimci David Crystal önümüzdeki yüzyılda bugün dünyada kullanılan dillerin yarısının öleceğini ve buna göre her ay ortalama iki dilin ölmekte olduğunu yazmıştı. Aman bu gidişle Türkçeyi öldürmeyelim!