Resimler imgeleri belletmenin araçları olarak görülmüştür matbaanın icadına dek. Öyle ki resim ile yazı çakışır dönem Avrupa’sında. Her şey okunanı bellekte tutmakla, oraya kazımakla bağlantılıdır. Söz uçup kaybolmasın diyedir. Kelime, resim, ses, söz, temsil, aynı imbiğin dibinde buluşur. “Ancak hangimiz imgelerin nasıl oluştuğunu söyleyebilir?..”
Frances Yates (1899-1981) “görsel alfabe”lerden sözediyor temel kitabı The Art of Memory’de. Harflerin öğretilmesinde (bellenmesinde) imgelerin yararı Rönesans döneminde yaygın kabul görmüş. Kedi C(at), Eşek A(ne), gergedan R(hino) üzerinden kazınıyormuş çocukların belleklerine “figür”leriyle birlikte.
Yates ile bir geridönüş kavisi yapılabilir burada: Aby Warburg’un (1866-1929) Bruno malzemesine ölümüne ramak kala ulaştığını, Roma’dan gene de muazzam bir “ganimet”le dönmeyi başardığını biliyoruz: Bruno uzmanı Salvestrini’den 350 özgün baskı kitabı kütüphanesi için satın almıştı. Üzerinde çalışacak vakti olmadı. Buna karşılık Warburg Enstitüsü’ndeki belgeler bir sonraki kuşaktan Frances Yates’in Bellek Sanatı’nda (1966) Bruno’ya bu bağlamda odaklanmasını sağladı. O kitap ve açtığı yoldan izini süren Mary Carruthers’in Bellek Kitabı (1990) benim açımdan değerli kılavuz çalışmalar oldular.
“Yer”e bağlı anımsama teknikleri, Cicero’nun Simonides anekdotundan Ortaçağ’a ve Yenidendoğuş’a gelesiye imge/ lem motoru işlevi görmüşlerdi. Yates, Camillo’yu büyüteç altına alır: İzleyicinin bakışın öznesi olarak sahneye geçtiği, oradan “sıra”lara dizili imgeler üstünden hayalgücünü işe koştuğu bir “bilgi merdiveni” çıkar L’Idea del Theatro’da (1550) önümüze.
Kasım sayısı tüm Türkiye’de bayide ve web sitemizde!