Çinggis Han kendisine karşı olanları birer birer yenerek hakimiyetini kurduğu yıllarda, mağlup edilen kabilelerden birer bebek alıp bunları yetiştirmesi için annesi Hö’elün Eke’ye verir. Böylelikle Hö’elün Eke, yalnız Çinggis Han’ın annesi değil yeni oluşan Moğol ulusunun da annesi olur. Düzenlenen evlat edinme törenlerinde, analığın güya lohusa imiş gibi yatağa uzandığı ve temsilî doğum yaptığı görülür.
Evlat edinme adabı deyince, bugün herhalde herhangi bir törenden ziyade bürokratik işlemler aklımıza gelir. Günümüzde bu konudaki kriterler ve bürokratik işlemler ülkeden ülkeye farklılık arzeder. Tarihte evlat edinme konusunda verilen bilgiler bürokratik değil törensel niteliktedir. Ancak günümüzden hareketle tarihteki olayları anlamaya çalışırsak başka konularda olduğu gibi evlat edinme hususunda da de problemlerle karşılaşırız. Hadisenin ne şekilde geliştiğini anlamak için sanırım sadece kitap bilgisi yetmiyor; biraz da kültürün içinden bakmak gerekiyor.
Karşılaştığımız durumlardan biri Çinggis Han ile ilgilidir. Çinggis Han kendisine karşı olanları birer birer yenerek hakimiyetini kurduğu yıllarda, mağlup edilen kabilelerden birer bebek veya küçük çocuk alıp bunları yetiştirmesi için annesi Hö’elün Eke’ye vermişti. Ancak bu kabileler veya çocuklar gelişigüzel seçilmiş değildi. Bu çocukların mensup oldukları kabileler Çinggis Han’ın en büyük hasımları, kendisine en çok zorluk çıkaranlardı. Burada babası Yesügey’i öldüren Tatarlardan; karısı Börte’yi kaçıran Merkitlerden; babasının ölümünden sonra kendisine karşı cephe alan uzak da olsa akrabaları Tayciyutlardan; mensup olduğu Börçeginlerin kendisine en yakın kollarından Yürkinlerden de birer çocuk bulunmakta idi. Burada gördüğümüz gibi, kendiliğinden gelip katılan Uygur, Önggüt gibi kabilelerden değil de kendisine düşman olan kabilelerin çocuklarını alıp büyütmek için annesine veriyor, bir çeşit düşmanlığı ters yöne çevirmiş oluyordu. Benzer bir tutum daha sonra Moğol ordularının yıktığı yerleşimleri yeniden inşa etmelerinde de görülür. Düşünecek olursak Börte’den sonra aldığı kadınlar da Tatar ve Merkitlerdendi.
İşte bu nokta Gizli Tarih’te vaziyetin önemini belirtecek bir şekilde yer almışsa da (§214), çevirilerde tam manasıyla ortaya çıkmaz. Gizli Tarih’in Türkçe çevirisinde, artık önemli şahıslar olmuş olan bu dört yetime Hö’elün Eke tarafından evlat edinmeleri olayını hatırlatan Çinggis Han:
“[Annem] sizin dördünüzü ordugahlarda bularak
Yerden toplayıp
Ayaklarınızın üzerine basacak hale getirdi.
Kendi çocukları gibi
Terbiye etti
Boyunlarınızdan çekerek
Sizi adama benzetti
Ömuzlarınızdan çekerek
Sizi erkeğe benzetti….
Sizi böylece büyütmesine karşılık olarak,
ona çok defalar teşekkür makamında
mukabelede bulundunuz..” diye seslenir.
Böylelikle Hö’elün Eke, yalnız Çinggis Han’ın annesi değil yeni oluşan Moğol ulusunun da annesi olmuştu. Bu hatırlatmada Çinggis Han çok kısa da olsa Hö’elün Eke’nin törensel tutumuna değinir. Çevirilerde ortaya çıkmayan bu duruma biraz daha yakından bakalım.
İngilizceye yapılan çevirilerin birinde Hö’elün Eke’den bahisle “sizi ordugahlardan toplayıp bacaklarının arasına yerleştirerek” ifadesi kullanılır ve bu eylem “çocuğun yıkanması, giydirilmesi ve saçının taranması” şeklinde açıklanır. Diğer bir çeviride ise battaniyenin altında sıcak tutmak için “bacaklarının yanına” ifadesi vardır.
İç Asya kültürüne yaşanmışlık penceresinden bakan Abdülkadir İnan, 1920 öncesinde Kazak ve Kırgızlar arasında yaptığı araştırmalara dayanarak evlatlık müesseseleriyle ilgili gelenekler üzerine yazdığı bir yazıda bu duruma açıklık getirir. Sözkonusu evlat edinme törenlerinde hem kadınlar hem de erkekler rol alırlardı. Yakın akraba çocuğu sözkonusu olduğu zaman, analığın güya lohusaymış gibi yatağa uzandığını ve bir temsilî doğum yaptığını anlıyoruz. Evlatlık eğer akraba olmayan bir topluluktan alındıysa, oldukça görkemli bir tören düzenlenirdi. Soy dışından gelen bu çocuğun soyun üyesi olması anlamına gelen bu törende başrolü babalar ve onun erkek akrabaları oynardı. Kurban kesilir ve çocuğun öz babası ve soydaşlarına hediyeler verilirdi. Törende evlatlık çocuk babalığın bacakları arasından geçirilir ve analığının veya babalığının soyundan ihtiyar bir kadın tarafından emzirilir gibi yapılırdı.
Bu gözlemlerden -düşmanlığın ters yöne çevrilmesini simgelemesi bakımından- Hö’elüm Eke’nin de temsilî bir doğum yaptığı anlaşılmaktadır. Böylece tarihî kaynakların disiplinlerarası bir yaklaşımla değerlendirilmeleri ve dillendirilmelerinin önemi ortaya çıkar.