Kasım
sayımız çıktı

Evliya, ulema var ama evliyalar, ulemalar yok

Osmanlı Türkçesindeki kimi kelimelerin günümüzdeki hatalı kullanımları, artık neredeyse yerleşmiş ve kabul görmüş durumda. Arapça gramer kaidesiyle çokluk hâle gelmiş kelimelere “lar/ler” eki ile ikinci bir çokluk eki eklenmesi en sık görülen yanlışlardan.

Osmanlı Türkçesine Arapçadan geçmiş ve günümüzde kullanılan bazı kelimeler vardır ki onlar artık Türkçeyle hemhal olarak Arapça gramer kaidelerinin haricinde kabul edilir olmuşlardır. En çok kullanılanlar, Arapça gramer kaidesiyle çokluk hâle gelmiş kelimelere “lar/ler” eki ile ikinci kez çokluk hâline getirilenlerdir. Zannedilmesin ki bu durum Osmanlı Türkçesinin terkedildiği Cumhuriyet dönemine ait bir uygulamadır. Bilakis bu kelimeler Osmanlı devrinde çokça kullanılan yanlış söyleniş (galat) örneklerindendir.

Arapça tekilArapça çoğulTürkçe çoğul
AlimUlemaUlemalar
VeliEvliyaEvliyalar
ŞehidŞühedaŞühedalar
VeledEvladEvladlar
VarakEvrakEvraklar

Türkçeye Arapça ve Farsçadan geçen kelimeler dilimize yerleşip Türkçenin kalıplarına uydurularak bizden biri olmuştur. Edebiyat tarihçisi Nihat Sami Banarlı Türkçe’nin Sırları kitabında bu konuyu anlatırken manara/minare, gul/gül, nerdüban/merdiven, câme-şuy/çamaşır, mide-nüvâz/maydanoz gibi örnekler verir.

Zamanımızda Türkçeye Arapça ve Farsça’dan geçmiş kelimeler kullanılmakla birlikte bazıları gündelik hayatta yanlış telaffuz edilmektedir. Üstelik bu yanlışlıklar hızlı bir şekilde yayılmaktadır.

En fazla dikkati çeken ve kulak tırmalayan yanlış söylenişlere örnek:

  • “Konuşulan, hitap edilen kişi” anlamındaki “muhâtap” kelimesinin “muhattap” şeklinde yazılışı ve telaffuzu.
  • “Güvenilir kimse” anlamında “yed-i emin” (emin, güvenilir el), tanınmayacak halde “yeddi emin” olmuş.
  • “İçine dert olmak” anlamındaki “ukde” yerine, “sorumluluk almak” anlamındaki “uhde” kullanılması.
  • “Karşılık olarak” anlamındaki “bilmukabele” yerine “birmukabele” şeklinde anlamsız bir kelimenin kullanılması.

Bir de günümüzde dükkan, işletme, mekan isimlerinde terkip halinde (tamlama) isim yazılması furyası var. Bazıları manasız, iptidai hatta komik olan: “Lezzet-i Dürüm”, Bâb-ı Döner, Ehl-i Ciğer”.

İyiyim! Siz?

Sosyal medya ortamlarında mesajlaşmanın icaplarından olarak kelimelerin kısaltılması herkesin bildiği bir husus.

Slm = selam, sa= selâmün aleyküm, as= aleyküm selâm, tmm = tamam, nbr = ne haber, mrb = merhaba, tbr = tebrikler, vs. Sosyal medyada alışılan bu durum, korkarım gündelik hayatta da yaygınlaşarak, bireyler arasındaki karşılıklı muhabbeti, sohbeti de etkileyecek. Evvelden bir kişiyle karşılaşıldığında sohbete girizgah için hâl-hatır sormak vardı. Birine;

– Nasılsınız, iyi misiniz?

diye sorulduğunda, hitap edilen kişi:

– İyiyim, teşekkür ederim. Siz nasılsınız?

diyerek mukabelede bulunurdu.

Günümüzde bilhassa gençler arasında yukarıdaki diyalogun cevap kısmı şöyle oldu:

– İyiyim! Siz?

Sohbeti daha başlamadan katleden bir cevap. Yani “pardon, siz kimdiniz?” gibi. Neredeyse, “sana ne, yeter artık, bana soru sorma” diyecek!

Yukarda dediği gibi! Günlük gazetelerimiz her gün haberleriyle olmasa da değişik uygulamalarla basın tarihimizde silinmez izler bırakıyor. Bunlardan birinin geçen aylarda 1. sayfadan verdiği haber spotunun son cümlesi, Türk basınının “yaratıcı” yönünü gösteriyor.