İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin sekiz yıldır tadilatta olan yedi sergisalonu Eylül ayında yeniden ziyaretçilere açıldı. Müzenin en nadideeserlerinden İskender Lahdi’ne de evsahipliği yapan Sidon KralNekropolü salonu yepyeni bir müze deneyimi sunuyor.
Türkiye’nin müze olarak tasarlanan ve kullanılan ilk binası İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin yedi salonu, sekiz yıllık kapsamlı bir güçlendirme, restorasyon ve teşhir çalışmasının ardından yeniden ziyaretçilere açıldı. Bu alanlarda dünyanın en önemli arkeolojik keşiflerinden sayılan ve Sidon (Sayda) Kral Nekropolü kazılarında ortaya çıkarılan İskender, Ağlayan Kadınlar, Tabnit, Satrap ve Likya lahitleri de bulunuyor.
1887’de günyüzüne çıkarılan Sidon Kralı Tabnit’e ait mumya, o zamandan bu yana ilk defa ait olduğu lahdin içinde sergilenmeye başlandı.
Müzenin yenilenen bölümlerinde en çok ilgi gören eserlerden biri, şüphesiz Yunan sanatının eşsiz bir örneği olan İskender Lahdi… 1891’de Osman Hamdi Bey’in bugünkü Lübnan topraklarında bulunan Sayda antik kentinde yaptığı kazılarda ortaya çıkan İskender Lahdi, MÖ 325-311 yıllarına tarihleniyor. Lahitte, Yunan ve Persler arasındaki savaş ve av sahneleri tasvir ediliyor.
25 ton ağırlığındaki lahit, dünyanın en büyük lahdi olmasının yanında, yontulan figürlerindeki ustalık ve elbiselerin kırmalarına kadar tasvir edilmiş şaşırtıcı detaylarıyla da müzedeki en kıymetli eser sayılıyor. Blok mermer üzerine bu derece ince ayrıntılı bir çalışmanın nasıl yapılabildiği halen açıklanabilmiş değil. Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Alman Arkeoloji Vakfı tarafından 1980’lerde başlatılan 25 yıllık bir çalışmanın sonunda lahdin orijinal renklerde bir rekonstrüksiyonu oluşturuldu ve dünyanın çeşitli yerlerinde sergilendi. Üç ana birimden oluşan müze kompleksinin diğer iki yapısının da 2020 yılı içerisinde açılması öngörülüyor.