Kasım
sayımız çıktı

Ateş altında yemek ve içmek

Siper hayatının kısıtladığı insani ihtiyaçları karşılamak, Çanakkale’de de problemliydi. İtilaf kuvvetleri ciddi su sıkıntısı çekerken, Türk askeri yiyecek içecek konusunda diğer cephelere göre daha şanslıydı.

Dokuz aya yakın bir süre zarfında her iki taraftan yaklaşık 1 milyon askerin savaştığı Çanakkale cephesinde, rahat yemek yemek hiç mümkün olmadı. Siperlerin birbirine çok yakın oluşu, çoğu zaman ateş hattına sıcak yemek getirilemeyişi, su sıkıntısı ve sinek orduları, askerlerin hayatlarını daha da zorlaştırdı. Konserve et, bisküvi ve peksimete talim eden İtilaf askerleri, susuzlukla da mücadele etti. Türk askerleri de genellikle bakla, nohut ve nadiren bulgur pilavıyla idare etmek zorunda kaldı.

GERİDE KALAN TABAKLAR

İtilaf subaylarının kullandığı metal tabaklar… Bu tür kap-kacaklar, yarımada tahliye edilirken geride bırakıldı.

CEPHEDE TEK TESELLİ: İÇKİ

İngiliz ve ANZAC askerlerine ait brüt seramikten yapılmış rom şişeleri… Savaş arazisinde bugün bile rastlanan şişe parçaları, adeta Çanakkale’nin karakteristiğidir.

İNGİLİZLERİN STANDART MÖNÜSÜ

Çeşitli konservelerden oluşan yiyecekler, İtilaf askerlerinin nefretini kazandı, bu durum günlük ve hatıratlarda sıklıkla dile getirildi. Sıcakta sıvılaşan ve bozulan konserveler askerleri hem hasta ediyor hem de vitaminsizliğe bağlı hastalıkları tetikliyordu.

HEP BİRLİKTE KONSERVE SOFRASI

İngiliz askerleri, konservelerden oluşan yemeklerini, yaralı Türk esirlerle paylaşıyor.

ATEŞ HATTINA SU TAŞIMAK

1915’in özellikle Temmuz ve Ağustos ayları aşırı sıcaklara sahne oldu. Cephe hattına su nakli, ancak sırtta taşınabilen teneke tanklarla mümkün olabiliyordu. Gelen su da çoğu zaman suya benzemiyordu.