0,00 ₺

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

‘Bakıp sanmayın ki öldüm Askerin son rütbesin buldum’

İSMAİL SABAH

Çanakkale Muharebele­rinin yaşandığı coğrafya -bu sahada çalışanların sık kullandığı ta­birle “Tarihî Yarımada”- haya­tını kaybetmiş binlerce insana evsahipliği yapıyor. Askerlerin hatıraları, Yarımada üzerinde­ki şehitlik, mezarlık, anıt, müze ve işaretlerle yaşatılıyor. Sürekli olarak yürütülen çalışmalar ve araştırmalar, muharebelere ait günyüzüne çıkmamış anı ve izle­rin de ortaya çıkmasını sağlıyor.

Kilitbahir köyü sınırlarında bulunan Ağdere Mevkii, hemen cephe gerisinde olmasından do­layı, 1915’te muharebeler esna­sında yaralanların ilk bakımları­nın yapıldığı yerlerdendir. Aynı zamanda burada şehit olan bir­çok askerin de defnedildiği bir alandır. Avustralyalı savaş mu­habiri ve tarihçi Charles Bean de, 1919’da bölgeye gerçekleştir­diği ziyareti konu alan Gallipo­li Mission adlı eserinde, burada yaklaşık 3 bin Türk askerinin defnedilmiş olduğunu belirtir. Ancak aradan geçen onca yılın ardından burada defnedilmiş şe­hitlere dair izlerin birçoğu maa­lesef kaybolmuştur.

Mehmet Çavuş (ayakta) ve Çanakkale cephesinden
sağ dönen amcasının oğlu Ahmet.

Tarihî mezartaşı

2017’de Ağdere’de çalışan görev­li ekipler, çalıların arasında bir mermer parçasına tesadüf etti. Devrik hâlde bulunan mermer parçası kaldırıldığında, bunun bir mezartaşı olduğu anlaşıldı.Akabinde ise taşı okumak üzere Alan Başkanlığı’na davet edil­dim. Muharebeler esnasında ge­nellikle toplu definlerin yapıldı­ğı tarihî alanda, yeri ve mezarı belli olan az sayıda şehit kabri vardır; hele yazılı mezartaşına sahip olan birkaç tanedir. Büyük bir heyecanla, alan başkanımız İsmail Kaşdemir ve o dönem özel kalem müdürlüğü görevini yürüten Cihan Bayralı ile tespit edilen mezartaşının yanına gide­rek günümüz Türkçesine çeviri­sini gerçekleştirdik. Safranbolu­lu Mehmet Çavuş’a ait olduğu­nu tespit ettiğimiz mezartaşında yer alan ifadeler, eşine az rastla­nır türdendi:

İhvana

Bakıp sanmayın ki ben öldüm

Değil ancak askerin son rütbesin buldum

Din ve vatanımız yaşaması için Türkün

Bilin ki kardeşler en şereflidir bu ölüm

42. Alay’ın 2. Tabur’undan Zağferanbolulu

Kalıpçı Ali usta mahdumu Mehmet Çavuş

Ruhuna Fatiha 25 Temmuz 1331

En alttaki tarih, mezartaşı­nın miladi 7 Ağustos 1915’te ya­pıldığını gösteriyordu. “Bakıp sanmayın ki ben öldüm” cüm­lesiyle Bakara Suresi’nin 154. Ayet’ine (“Allah yolunda öldü­rülenler için ölüler demeyiniz. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz”), şehitlerin ölüm­süzlüğüne vurgu yapılmaktay­dı. Devamında ise “askerin son rütbesine” yani en yüksek rütbe olan şehitliğe ulaştığı ifade edil­mekteydi. Neredeyse eşsiz bir mezartaşıyla karşı karşıyaydık.

Ölümsüz bir Çanakkale şehidi 2017’de tesadüf edilen mezar ve mezartaşının ilk bulunduğu an (üstte) ve koruma altına alındıktan sonra Mehmet Çavuş’un torunlarıyla…

Şehadete giden süreç

Peki kimdi Safranbolulu Meh­met Çavuş? Ne zaman cepheye gelmiş, ne zaman yaralanıp şe­hit olmuştu? Bu soruların ceva­bını aramaya başladık. Kendi­sinin 42. Alay’ın 2. Tabur’unda görev almış olması sebebiyle, araştırmaya 42. Alay Komutanı Ahmet Nuri Diriker’in yayım­lanmış hâtıraları (Ahmet Diri­ker, Cephelerde Bir Ömür-Tuğ­general Ahmet Nuri Diriker’in Anıları, İş Bankası Kültür Ya­yınları, 2013) ile Genelkurmay Başkanlığı ATASE Arşivi’nden temin edilen harp cerideleri ve Genelkurmay yayınları ile baş­ladık. Doğal olarak her ne kadar Safranbolulu Mehmet Çavuş’a dair bir ifade olmasa da, görev yaptığı 2. Tabur’un muharebe hattına girişinden şehadetine kadar olan sürecin izini süre­bildik.

18 Mart 1915’teki deniz ha­rekatında başarısız olan İtilaf kuvvetleri; Kilitbahir Platosu’nu ele geçirmek, Boğaz’daki mayın hatlarını koruyan Türk topçu­sunu etkisiz hâle getirmek ve donanmalarına İstanbul yolu­nu açmak maksadıyla 25 Nisan 1915 tarihinde Yarımada’nın Ege sahillerine asker çıkarmış­tı. Ancak Türk Ordusu’nun sert direnişi ile karşılaştılar ve he­deflerine ulaşamadıkları gibi kendilerini çok kısa bir süre­de amansız bir siper muhare­besinin içinde buldular. Kara muharebelerinin yaklaşık 3.5 ay süren bu ilk aşamasından sonra, tıkanan cepheyi açmak ve harekatı başarıya ulaştırmak için İtilaf kuvvetleri yeni takvi­yelerle yeni bir saldırı başlattı. 6 Ağustos’tan itibaren esas olarak Anafartalar sektörünü hedef alan düşman, diğer sektörlerde de (Arıburnu ve Seddülbahir) eşzamanlı saldırılar gerçekleş­tirdi. Böylelikle Türklerin bu bölgelerden Anafartalar’a takvi­ye kuvvet kaydırmasının önüne geçilmesi hedeflendi.

Safranbolulu Mehmet Ça­vuş, Kâzım Bey (Karabekir) ko­mutasındaki 14. Tümen’e bağlı olan 42. Alay’daydı ve Seddül­bahir-Kerevizdere’deki çarpış­malara katılmıştı. 42. Alay Ko­mutanı Binbaşı Nuri Diriker’in hâtıralarına göre 42. Alay’ın Ahmet Süreyya Bey komutasın­daki 2. Tabur’u, 5 Ağustos 1915 tarihinde, saat 02.30’da Kere­vizdere’deki birinci hat siperle­rine yerleşti. 6 Ağustos 1915’te İtilaf kuvvetleri tüm sektörler­de saldırıya geçti (Konuyla ilgili okuma önerisi olarak: Muzaf­fer Albayrak, “Tarihin Değişti­ği An: 10 Ağustos 1915 Conkba­yırı Taarruzu”, #tarih, Ağustos 2017). 6 Ağustos 1915 tarihli 42. Alay’ın harp ceridesinde, “düş­manın 8.00 evvelde şiddetli ma­kineli tüfek ve torpil endahtına (atışına) başladığı ve bu ateşin bilhassa sol cenahtaki 2. Ta­bur’un mıntıkasında pek ziyade tahribat ve zayiata sebep oldu­ğu” kaydedilmiştir. Aynı gün saat 19.15’te 42. Alay Komutanı Binbaşı Ahmet Nuri, 2. Tabur’a verdiği emirde “bombadan ko­runmak için efradın seyrek bu­lundurulmasını ve düşmanın taarruza kalkma ihtimali bulun­duğunu” söylemiştir.

102 yıl sonra bulunan mezar Arşiv belgelerinde şehadeti ile ilgili 7 Ağustos, 11 Ağustos ve 12 Ağustos 1915 olmak üzere üç farklı tarihin kaydedildiği Mehmet Çavuş’un mezartaşı, 2017’de Ağdere’de çalışan görevli ekipler tarafından bulunmuştu.

7 Ağustos 1915’te yenilenen İngiliz taarruzu 09.40’da başladı; aynı gün Fransızlar da hücuma kalktı. Fransız kara ve deniz top­çusu 08.30’da 42. Alay’ın da bağ­lı bulunduğu 14. Tümen cephesi­ni dövmeye başladı; saat 10.00’a doğru piyade ateşi de şiddetlen­di. Saatler 10.50’yi gösterdiğinde Fransız piyadesi harekete geçti. Fransızlar 42. Alay’ın sağ kana­dını tutan 1. Tabur cephesinde­ki siperlere girmeye muvaffak oldularsa da karşı taarruzla ge­riye atılduılar. 12.55’te Fransız­lar 12.55’te bu defa 42. Alay’ın sol kanadında bulunan 2. Tabur üzerine hücum etti. Karşı süngü ve bomba hücumuyla bu saldırı da durduruldu (Hatta bir kar­şı hücumla Fransız hatlarından 200 metre kadar içeriye giren 2. Tabur, düşmanın şiddetli topçu ateşinden dolayı barınamadı ve geri döndü).

15.40’ta iki Fransız torpido­su Kerevizdere’ye doğru iyice sokularak 14. Tümen’in sol ka­nadına ve gerilerine ateş açtı; Türk topçusunun mukabil ateşi üzerine 15.45’te geri çekildi. Gü­nün sonunda düşman taarruzu­nun sonuçsuz kalması üzerine 14. Tümen Komutanı Kayma­kam Kâzım Bey (Karabekir) 42. Alay’a teşekkür etti (“Düşmanın bugünkü taarruzu her tarafta şanlı süngülerimizle püskür­tülmüş, muvaffakiyet inayet-I Hakla tarafımızda kalmıştır. Bu muzafferiyeti ihsan eden Allah’a hamd ve şükür eder, za­bitan ve efradımızın gösterdiği gayret ve besalete teşekkür ey­lerim”. ATASE BDH Kls. 5363, Dos. 158, Fih. H1-1-82).

42. Alay 2. Tabur’u bu çar­pışmalarda mevcudunun ya­rısından fazlasını kaybetti (ATASE BDH Kls. 5363, Dos. 158, Fih. H1-1-8). Safranbolulu Mehmet Çavuş da Kerevizde­re’deki bu çarpışmalarda yara­landı; sargı mahalline götürül­dü ve anlaşılan o ki yarasının ağır olması sebebiyle Ağdere’ye nakledildi. Ancak belli ki bu­radaki tedavi de sonuç verme­di ve şehit olduktan sonra yi­ne Ağdere’ye defnedildi. Arşiv belgelerinde Mehmet Çavuş’un şehadeti ile ilgili 7 Ağustos, 11 Ağustos ve 12 Ağustos 1915 ol­mak üzere üç farklı tarihin kay­dedildiği görülmekte.

Torunların ziyareti

Mezartaşının üzerindeki
orijinal yazı ve bugünkü
Türkçe’ye transkripsiyo

Mehmet Çavuş’a ait mezartaşı­nın tespitinden sonra, bu nok­ta Alan Başkanlığı tarafından düzenlenerek ziyarete açıldı. Mehmet Çavuş’la ilgili medya­ya yansıyan haberlerden sonra, Safranbolu’da yaşayan torun­ları Alan Başkanlığı ile iletişi­me geçti ve dedelerini ziyaret etmek için Ağdere’ye geldi. Ai­lenin bu ziyaret sırasında dede­lerinin bir fotoğrafını da yanla­rında getirmesi üzerine, Safran­bolulu Mehmet Çavuş 102 sene sonra tekrar görünür oldu.

Mehmet Çavuş’un kızı Hav­va Nakipoğlu’nun torunu olan ve şehidin fotoğrafı ile aileye dair bilgileri paylaşan İsmail Nakipoğlu, bu ziyaret esnasın­da duygularını şu şekilde ifade etmişti: “… haberi görür görmez bahsi geçen Mehmet Çavuş’un kendi dedemiz olduğunu teyit etmek için aile büyüklerimiz­den Saygın Konak’ı aradım ve kendisinden bu yönde teyit al­dım. Sonrasında bu haberi bü­tün aile bireyleriyle paylaştım. Bu haber ile binlerce şehidin olduğu bir yerde dedemizin me­zarının bulunması bizleri hay­ret içerisinde bıraktı. Keşke ba­baannemiz de sağ olsaydı da bu günleri görseydi. Çünkü kendisi (Havva Nakipoğlu) her Çanak­kale’ye gidene ‘Mezarını görür­seniz bir Fatiha okuyun’ diyerek babasına duyduğu özlemi dile getirirdi. Nitekim ailemizden daha önce Çanakkale’yi ziyaret edenler Mehmet Çavuş’un kab­rini aramışlar ancak bulama­mışlar. Mezartaşında yer alan ifadeler ise gurur verici. Kim ta­rafından yazıldığını bilmiyoruz ancak çok açık bir şekilde Türk­lük, vatan sevgisi ve iman vur­gusu var. Vatan için savaşmış ve şehit olmuş birinin torunu ol­maktan gurur duyuyoruz”.

Biz de tüm şehitlerimizi rahmet ve minnet duyguları ile selamlıyoruz. Onların yüzü su­yu hürmetine bu coğrafyada va­rolduğumuzu unutmuyoruz.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamını Oku

Son Haberler