Dünün ve bugünün gündemi e-postanıza gelsin.
0,00 ₺

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Hil’at: Şan-şerefle dolu, kürkle kaplı onur kaftanı

HÂNEDAN Monarşiyle yönetilen toplumlarda devlet yönetimini sahiplenmiş soylu aile. İktidarın, sonraki kuşaklara geçmesiyle hanedanın devlet ve toplum üzerindeki egemenliği giderek daha çok meşruiyet kazanırdı. Bu süreklilik nedeniyle hanedanların kutsallığından da sözedilirdi. Osmanlı Hanedanı’nın son padişahlarının “zat-ı kudsiyet-i tâcidârî” unvanını benimsemeleri bundandır. 

HAREM MUZIKASI 19. yüzyılın ikinci yarısında Dolmabahçe Sarayı’nın harem dairesinde 80 genç kızdan oluşturulan bando takımı. Abdülmecid zamanında kuruldu. Saray cariyelerinden seçilen ve eğitilen müzisyen kızlara özel bir üniforma öngörüldü. Güvez kadife üzerine yanları sırma ile işlenmiş pantolon, yakası kolları etekleri işlemeli göğsü sırma kordonlu, parlak düğmeli kısa setre, başlarına da kadifeden tırtıl püsküllü ve kenarları işlemeli fes, yaklarında rugan potinler giyerlerdi. Harem mızıkasında nefesli ve vurmalı sazlar vardı. Tambur majörü de kızdı. Harem Muzıkası, bayramlarda düğünlerde saray içinde görev yapar, padişah hareme geçtiği zaman, marş çalarak karşılamada bulunurdu. 

HAŞV/HAŞİV Eski Türkçe’de gereksiz sözlerle yazının şişirilmesiydi. Haşv iki türdü: “Haşv-i müfsid” yazının kolay anlaşılmasını önleyecek doldurmalardı. “Haşv-i gayri müfsid” anlamı duraksatmayan fakat lafı uzatan doldurmalardı. Bunlardan birincisi kimi zaman kasten ve yazıyı ancak erbabının anlayabilmesi amacıyla yapılırdı. Haşv, Osmanlı edebiyatında olduğu kadar Osmanlı bürokrasisinde de geçerliydi. 

HIDİVLİK/HIDİVİYET Büyük vezirlik. 8 Haziran 1867’de Abdülaziz’in Mısır Valisi İsmail Paşa’ya bağışladığı unvan. Bundan önce İsmail Paşa “Aziz-i Mısr” unvanını istemişti. Bunun için çıkarılan iradeye “hıdiviyyet fermanı” denildi. Hıdivlik unvanını, İsmail Paşa’dan sonra Tevfik Paşa ve Abbas Hilmi Paşa da kullandılar. Bu unvan, eskiden kimi yazışmalarda Osmanlı sadrâzamları için büyük vezir anlamında kullanılıyordu. Bundan sonra Mısır valileri “hıdiv-i Mısır” olarak anıldı ve “devletlû, fehametlû” sanını kazandı. 

HİL’AT Padişah veya veziriazam tarafından başarı kazanan devlet adamlarına, komutanlara, elçilere, yabancı konuklara giydirilen kürk kaplı onur kaftanı. Yüksek bir görev verilenlere de başarı beklendiği belirtilerek hil’at giydirilirdi. Padişah hil’atlarına “hil’at-ı fâhire-i şâhane” denirdi. Osmanlı sarayında bir hil’at hazinesi, sürekli hil’at diken terziler vardı. Yeni padişah, görevde bıraktıklarına hil’at dağıtırdı. Buna “ibkâ hil’atı” denirdi. Saraydan başka bir görevle ayrılanlara da “hil’at-ı vedâ” giydirilirdi. II. Mahmud’un kıyafet devriminden sonra hil’at geleneği bırakıldı. Tanzimat’ta hil’at yerine saat, kılıç, köstek, çelenk, nişan verilmesi âdetti. 

Sultan huzuruna hil’at ile çıkılır Vanmour’un tablosunda III. Ahmet’in huzurunda bir Fransız elçi. Zorunlu olduğu üzere, söyleyeceklerini şapkasını çıkarmadan başını öne eğerek söylüyor ve huzura çıkmadan önce kendisine giydirilen hil’at ile padişah karşısında bulunuyor. 

Devamını Oku

Son Haberler