Aralık
sayımız çıktı

Mehâsin: Resimli-renkli ve ‘kadınlara mahsus’ ilk dergi

2. Meşrutiyet’in ilk kadın dergisi olan Mehâsin, aynı zamanda ilk resimli ve renkli kapaklı kadın dergisi oldu. “Hanımlara mahsus” sloganıyla çıkan dergi, Batılı tarzda, edebiyata, musikiye ve moda-takı tasarımına sayfalarında yer veren dönemin çağdaş-modern bir kadın dergisi olarak göz doldurdu. 1908-1909’da toplam 12 sayı yayımlanan derginin unutulmaz kapakları, yazıları ve çizimleri.

Eski harfli Türkçe yayın­lanan Mehâsin (Güzel­likler) dergisinin ilk sayısı 14 Eylül 1908 (1 Eylül 1324) tarihinde çıktı. 2. Meş­rutiyet’in getirdiği özgürlük ortamıyla birlikte, istibdad döneminin ardından çıkan ilk kadın dergisiydi bu. İlk sayıda­ki renkli-resimli kadın kapağı da matbuat tarihimiz için bir ilkti.

Asaf Muammer ve Meh­med Rauf’un yönetiminde çı­kan Mehâsin, 14 Eylül 1908-25 Kasım 1909 (1 Eylül 1324 – 12 Teşrin-i sânî 1325) tarihleri arasında 12 sayı çıktı. Kapağı­nın sol alt köşesinde, edebiyat ve tezyinat (süslemek), sağ alt köşesinde ise sanayi-i nefi­se (güzel sanatlar) ve beytiy­ye (şiir) kategorileri yer aldı. Kapağın altında da “hanım­lara mahsus” ibaresi dikkati çekiyordu. Derginin iç kapa­ğında da Abdülhak Hamid’in “Bir milletin nisvanı derece-i terakkisinin mizanıdır” (Bir milletin kadınları çağdaşlığı­nın ölçüsüdür) sözüne yer ve­rilmekteydi.

Derginin ilk sayısındaki “İfade-i Mahsusa” başlıklı sunuş yazısı

Derginin kadın yazarları arasında Emine Semiyye, Münevver Asım, Fatma Sabiha, Fatma Aliye, Fatma Münire, Şukufe Nihal, Halide Salih, Mediha Hesna, Münire Ha­nım, Muhsine Hanım, Mü­nevver Asım ve Zühre Hanım isimleri yer aldı. Ayrıca erkek yazarlar arasında da Mehmed Rauf, Tevfik Fikret, Faik Ali Ozansoy, Hüseyin Suat Yalçın, Süleyman Nazif, Fazıl Ahmet Aykaç, Halit Ziya Uşaklıgil, Hüseyin Cahit Yalçın, Cenap Sahabettin isimleri öne çıktı.

Güzel sanatlar, el sanatları, edebiyat, musiki ve moda, takı, tasarım konularına özel önem veren derginin ilk sayısındaki “İfade-i Mahsusa” başlıkla su­nuş yazısı oldukça ilgi çekiciy­di: “İleride hüsn-ü teveccühle­rini celb edeceğimize (büyük takdirleriyle karşılaşacağımı­za) emin olduğumuz karileri­mize (okuyucularımıza) ga­zetemizi kendilerine mahsus ilk Türk gazetesi olmak üzere arz ve takdim ederiz. Zaten gazetemizin memleketimizde yalnız hanımlara mahsus ilk resimli gazete olmakla kalma­yıp resimli bir gazete olmak üzere de ilk olacağını kemal-i iftiharla (büyük övünçle) bu­rada ilan etmeyi bir vazife ad­dederiz”.

Mehâsin dergisinin ilk (solda) ve son sayısı.

Mehâsin, Avrupa’dan en son moda ve tasarım akımla­rına yer verdi. Takılar ve gi­yim-kuşam modası, derginin her sayısında önemli bir yer tuttu. Derginin ilk sayısında­ki altından ve mineden mamül köstekli kolye, fildişinden ma­mul saç iğnesi ve tarak model­leri ilgi çekiciydi. Yine aynı sa­yıda “Yeni Elmaslar” başlıklı yazıda inciden çok özel tarak­ların tanıtıldığı yazı, elmasın artık bir ziynet eşyasından ta­kıya dönüştüğünü şu satırlarla aktarıyordu: “Bugün hanım­larımıza şayan-ı tebrik teza­hürat-ı sanatkaraneden (çok takdir kazanan) olmak üzere Avrupa’da bu son senelerde el­maslar hakkında zuhur edege­len tebâdan (ortaya çıkan yeni haberlerden) bahsetmek isti­yorum. Bugüne kadar elmas, ziynet olmaktan ziyade ez­har-ı servet maksadıyla matuf (servete yönelik) gibi kullanıl­makta iken bugün bunların da bir kadının kıymet-i hüsnü­nü, zevk-ü nefs ve süslemesini tezyid için istimal olmak (kul­lanmak) meselesi mevzu bahis olmaktadır”.

Kadın dergilerini incele­yen tarihçi Yavuz Selim Kara­kışla (1961-2016), Mehâsin’in yayımlandığı dönem içerisin­deki kadın dergilerinin okur kitlesini, sosyo-ekonomik ya­pısını şöyle değerlendirmiştir: “1869-1927 arasında eski harf­lerle yayınlanmış olan 38 ka­dın dergisinin her biri, o döne­min kendisine özgü deyimiyle ‘bila-tefrik-i cins ve mezhep’ yani cins ve mezhep farklılığı gözetmeksizin bütün Osmanlı kadınlarına hitap ettigi iddia­sını taşır. Oysa Osmanlı kadın dergilerinin çeşitli sayıları­nı karıştıran ve bu dergilerde yayımlanmış olan çeşitli ya­zıların satıraralarını dikkat­le inceleyen bir okuyucu, bu dergilerin iddia ettikleri gibi ‘bila-tefrik-i cins ve mezhep’ tüm Osmanlı kadınlarına de­ğil, yalnızca Müslüman-Türk üst tabakadan gelen ve eğitim­li kadınlara seslendiğini farke­decektir”.

Mehâsin’in her sayısında kadınlar için modern elbise tasarımları tanıtılıyordu. El­bise tasarımları sadece kıya­fetlerden ibaret değildi. Bu ta­sarımlara tamamlayıcı öğeler de eşlik ediyordu. Yüz yakası, kolyeler, pardesüler ve hat­ta masa örtüleri, elbisenin bir tamamlayıcısı olarak kıyafet sayfalarında kendine yer bulu­yordu. İççamaşırları da dergi­nin sayfalarında yer alıyordu. İççamaşırı tanımı gecelikler ve eteklikler için kullanılıyor, yine Avrupa’dan dönemin mo­dern gecelik örnekleri okura sunuluyordu. Dönemin kuşku­suz en moda aksesuarlarından biri de yelpazelerdi. Yeni ipek yelpaze modelleri Mehâsin’in sayfalarında tanıtılmaktaydı.

Dergide kadın temalı vin­yet kullanımı da o güne ka­dar görülen ilk örneklerdendi. Okumayı kolaylaştıran vin­yetler, estetik ve tasarım tari­hi için ayrı bir öneme sahipti. Eski harfli Türkçe kadın der­gilerinin grafik tasarımları­nı inceleyen Melek Kocabey, Mehâsin’deki bu vinyetleri şu şekilde değerlendirmiştir: “Konu bitimlerinde kullanılan vinyetlerde art nouveau’nun karakteristik kompozisyon­ları; kanatlı insan ve hayvan figürleri; kadın başları ve dai­resel hareketlere dönüşen saç dalgalanmaları; su ve kadın figürleri, bitki dalları ve çiçek­lerle süslenmiş doğa görün­tüleri; sazlık türü bitkilerin kadın figürleri ile oluşturduk­ları kompozisyonlar bulunur”. Mehâsin’in bu Art Nouveau kadın kompozisyonları daha sonra yayımlanacak kitap ka­paklarını da etkileyecek, ben­zer çizimleri kadın konulu kitapların kapaklarında ve iç­sayfalarında görmek mümkün olacaktı.

Art Nouveau tasarım, arka kapaklardaki dergi reklamla­rında da görülüyordu. Çerçe­veli nadide bir levha içerisin­deki bir kelebek figürünün üzerinde, Mehâsin’e mektup yollayacak ve sipariş verecek hanımlar için bir adres tanı­tımı yer almaktaydı: “Kârile­rimize bir suhulet-i mahsusa (özel bir kolaylık) olmak üzere Bâb-ı Ali karşısında bulunan Yeni Gazete idarehanesinin alt katında ‘Mehâsin’ namına bir posta kutusu bulunduğundan, gazetemiz namına gönderile­cek mektubun oraya da bıra­kılması mümkündür. Gaze­temize siparişler için gönde­rilecek paraların posta pulu olarak gönderilmesinde bir engel yoktur”.

Derginin daimi iki reklamı ise kadınlara güzellik vaade­den Pilules Orientals (Oryan­tal Haplar) ile yakaların düz olmasını ve buruşmasını önle­yen yaka düzeneği reklamı idi. Bu reklamların grafikleri de art nouveau etkisinde okuyu­cu ile buluştu.

Dergide iki reklam Pilules Orientales ve Yaka Mesendi (sağda) ve dergi mektup gönderme ve sipariş ilanı (üstte). “Mehasin çıkmıyor diye esef eden hanımlara bir itraf-ı elim (üzücü bir itiraf)” yazısı (altta).

Mehâsin 7. sayısından son­ra yayımına üç ay ara vermek zorunda kaldı. Bu aranın ne­deni 8. sayının giriş yazısın­da “Mehâsin çıkmıyor diye esef eden hanımlara bir itraf-ı elim (üzücü bir itiraf )” yazı­sıyla ve sitemle ifade edilecek­ti. Hem 31 Mart Vakası pat­lamış hem satışlar istenildiği gibi gitmemiş ve dergi zarar etmişti: “Şimdiye kadar her nüshayı mühimce bir zarar­la çıkarmakta iken son nüs­ha artık idaremizi de meyus ederek ‘Demek hanımlarımız henüz bir gazete ihtiyacını hissetmemişler, demek bu iş mümkün olmayacak’ diyerek bir iflası muhakkak hâle getir­di. Düşünmeli ki en aşağı iki bin nüsha ile idaresi kabil olan bir gazete, altı nüshasını yarı yarıya zararla çıkardığı halde yedinci nüshada hatta yalnız kağıt parasını çıkaramazsa ne olurdu?.. Düşünün ki, ayda bir defa neşr edilip iki bin nüs­ha satamayarak bir gazetenin kapanması millet-i Osmani­ye nisvanı (Osmanlı kadınla­rı) için ne büyük bir meske­net (tembellik) ve ne elim bir rezalettir. Bunu düşünmeli, uyanmalı ve ibret almalı”.

Bu üç aylık gecikmeden hanımların ders almasını ümit ettiğini belirten dergi yöneti­mi, “Bundan sonra da evvel­ki gibi her ay vaktinde intisarı için gayret ve cihetçe gösteri­len iltifata layık olmaya say ve ikdam olunacağını intisar eder” diyerek, tek­rar eskisi gibi her ay çık­ma sözü verdi.

Mehâsin’in hanımlara ser­zenişine karşı, 9. sayıda bir okurun, Naciye Hanım’ın “İti­raf-ı Elim’e Cevab-ı Elim” baş­lıklı bir karşı yazısı yayımlandı. Naciye Hanım dergiye gönder­diği mektupta kadın okur azlı­ğını, kadın-erkek eşitsizliği ve kadın hakları üzerinden açık­lıyordu:

“Hanımların henüz bir ga­zete ihtiyacı hissetmemeleri… yine erkekler yüzündendir. Biz ne yapalım? Her tedennimi­zin (düşüşün) altında bir er­kegin parmağı çıkıyor. Kadın­lara şimdiye kadar ehemmi­yet verilip seviye-i fikriyeleri yükseltilmeye çalışıldı, onlara mükemmel mektepler, mües­seseler açıldı da on­lar istemedi, öğren­mediler mi? Hâlâ erkeklerin hakaret-i mütemadileri, zin­cir-i istibdatları al­tında ezilmekte bulu­nan kadınlarımızdan aczden, meskenetten (tembellikten) başka ne beklenebilir?”

Dergi 8. sayısın­dan sonra dört sayı daha çıkabilecek ve 12. sayısında kapan­mak zorunda kala­caktı.  

Mehâsin’in 11. sayında tefrika edilen Halid Ziya Uşaklıgil’in Ferdi ve Şürekası sayfaları…
Halid Ziya Uşaklıgil’in
başyapıtı Ferdi ve
Şürekası’nın kitap kapağı.

Yarım kalan Halid Ziya piyesi

Halid Ziya Uşaklıgil’in başyapıtı, kavuşamayan âşıkları konu alan Ferdi ve Şürekâsı, ilk olarak 1892’de Hizmet gazetesinde tefrika edildi. 1895’te Nişan Berberyan Matbaası’nda, “Kitapçı Arakel” tarafından kitap olarak basıldı. Aynı eser Mehâsin sayfalarında çok farklı bir formatta okur karşısına çık­tı. Mehmed Rauf tarafından üç perdelik piyes haline getirilen eser, derginin Ekim 1909’daki 11. sayısında tefrika edilmeye başlandı. 12. sayıda da devam eden piyesin yayımı Mehâsin’in kapanmasıyla yarım kaldı.