Ekim 2024 Sayımız Çıktı

Merhaba okur, sevişelim mi?

Türkiye’de çizgi kahramanların en tersosu, kedilerin en fenası Kötü Kedi Şerafettin, uzun süren bir çalışmanın ardından beyazperdeye aktarıldı. Bülent Üstün’ün 1996’da yarattığı Şero 20 yıl sonra animasyon sinemasına sıçrıyor.

Kötü Kedi Şerafettin

Kötü Kedi Şerafettin, namıdiğer Şero, ilk kez 1996 yılının Şubat ayında yayımlanan L-Man­yak dergisinin ikinci sayısın­da okur karşısına çıkar. Daha önce yaptığı işlerle hatırı sayı­lır bir hayran kitlesi edinmiş olan çizer Bülent Üstün, Le­man dergisi yazar ve çizerleri tarafından hazırlanan bu yeni dergide, ölen kedisi Şerafet­tin’den esinlenerek yarattığı bir kedi karakterinin macera­larını çizmeye başlar.

Şerafettin, ağzı hay­li bozuk, libidosu ta­van yapmış, içki-si­gara-uyuşturu­cu gibi tüm kötü alışkanlıklara sahip, gaddar ve bencil bir karak­terdir. Şe­rafettin’in babası Ton­guç, aslında okurun yabancı olduğu bir karak­ter değildir. Bü­lent Üstün’ün L-Manyak’tan önce H.B.R Maymun der­gisinde çizdiği Tonguç bant-ka­rikatür serisi, Şe­ro’nun babasının esin kayna­ğıdır. Şerafettin’in sureti de ilk kez bu bant-karikatür serisin­de belirmeye başlar. Gözlerini L-Manyak’ta dünyaya açan Şe­rafettin zaman içerisinde ken­disine katılan yol arkadaşlarıy­la birlikte bugüne kadar çeşitli dergilerde yaşamını sürdürür.

Kötü Kedi Şerafettin’in L-Manyak’ta yayımlanan ilk bölümünün sonunda şu not yer alır: “Şerafettin… Kötülük onun kanındadır… ‘Hep kötüler kazanır’ kuramını doğrulamak için yaşar o…” Hakikaten Şero daha ilk birkaç sayıda olanca kötülüğüyle ve ironisiyle oku­run ilgisini çeker. Derginin 6. sayısında ise kapağa tırmanır. Ondan sonra tutabilene aşk ol­sun! Şerafettin o damdan bu dama maceraya koşar.

Kötü Kedi Şerafettin’in kapakta yer aldığı L-Manyak’ın altıncı sayısı.

Peki, Şero’nun birçok çiz­gi roman karakterini bir adım geride bırakarak bu kadar sevilmesi­nin ve ses getir­mesinin nede­ni nedir? Bunun birkaç nedeni ol­duğunu söylebili­riz: Birincisi, Şero bir kedidir. Bir ke­dinin küfretme­si, şarap içmesi, cigara tüttür­mesi okura se­vimli gelmiş olmalı. Örne­ğin, Şerafettin maceraların­da karakterleri silsek, konuşma balonlarını bırak­sak; sonra Şerafettin ve hayvan arkadaşları yerine insanlar çizsek, acaba bu kadar sevimli olur mu? Hiç sanmı­yorum.

Kötü Kedi Şerafettin’in L-Manyak dergisinin ikinci sayısında yayımlanan ilk macerası.

İkincisi, Şero kolay oku­nan, hızlı akan bir çizgi ro­mandır. Bol aksiyon, vur­du-kırdı, kaçma-kovalama her Şerafettin macerasının olmaz­sa olmazlarıdır. Şerafettin ma­ceralarının bu dinamikliği bü­yük ihtimalle Bülent Üstün’ün Quentin Tarantino hayra­nı olmasıyla ilgilidir. Üstün, L-Manyak’ın 6. sayısındaki Şerafettin macerasını Taranti­no’ya ithaf eder.

Üçüncüsü, Şerafettin tele­vizyonda söylenmeyeni söyler. 1990’lı yıllarda, özel televiz­yonların çoğalmasıyla birlikte tiraj kaybeden mizah dergile­ri çözüm olarak, “Televizyon­da söylenmeyeni söyleme-Te­levizyonda gösterilmeyeni gösterme” formülüyle olduk­ça sert, ‘underground’ bir tarz denemeye girişirler. Kuşku­suz, Şerafettin bu formülün tuttuğu en tipik örneklerden birisidir.

Bülent Üstün’ün H.B.R. Maymun’da çizdiği Şero’nun ‘babası’ Tonguç karakteri.

Sonuncusu, Şero yerli bir karakterdir. Kötü Kedi Şera­fettin zaman zaman başka çiz­gi kedi karakterlerle, örneğin Garfield (Jim Davis) ve Heat­hcliff (George Gately) ile kar­şılaştırılsa da, hatta Robert Crumb’ın yarattığı bir diğer edepsiz kedi Fritz (Fritz the Cat) ile yakın akraba olsa da, Şero bizdendir. Cihangir’in damlarını arşınlar, köpek öl­düren şarabını içer, Türk­çe’nin en galiz küfürlerini art arda sıralar. Belki de esas ola­rak bu yerliliği sayesinde oku­run gönlünde taht kurmuştur.

Kötü Kedi Şerafettin 20. yaşında bu kez beyazperdede seyirciyle buluşuyor. Üç bo­yutlu animasyon tekniğiyle hazırlanan film için kuşkusuz çok şey yazılacak, söylenecek. Adaptasyonların kaderidir bu; hep orijinal eserle karşılaş­tırılırlar. Fikrimce, Şerafet­tin’in filmi ile çizgi romanını karşılaştırmak doğru olmaz; her biri kendi mecrasında de­ğerlendirilmelidir. Kötü Kedi Şerafettin Türk çizgi roman tarihinde ve popüler kültür lü­gatinde çoktan yerini aldı; ani­masyon sinemasında da aynı başarıyı tekrarlayacak mı, za­man gösterecek.