Ekim 2024 Sayımız Çıktı

Çinggis Han’ın yükselişi

Tâbiyet sembolü olarak Ong Han Toğrul’a “rehin” verilen genç Temücin, ilk yönetim deneyimlerini onun yanında kazanmıştı. Giderek geniş bir kitlenin güvenini kazanan Temücin, 1206’da yapılan kurultayda kendini Çinggis Han olarak ilan eder. Tek elden idare ve müthiş bir disiplin içinde oluşturduğu ordu ile de başarılı seferler yapar.

İranlı tarihçi Atamelik Cüveyni, Çinggis Han’ı “cihangüşa” yani cihan fatihi olarak takdim etmişti. Genellikle tarihî bir şahsiyete karşı olumlu bir bakışımız varsa, ondan “cihangir” diye söz ederiz. Ama oraya nereden, nasıl gelmiştir, bu hususları pek düşünmeyiz.

Oysa ki Çinggis Han’la, babası onu 9 yaşında iken güvey hizmeti için dayılarına götürürken tanırışız. Yolda sonradan onun kayınpederi olacak Dey Seçen ile karşılaşırlar, o da onları kendi obasına davet eder ve kızı Börte’yi önerir. Babası oradan ayrılırken, oğlunun köpeklerden korktuğunu söyler ve onu dünürlerine emanet ederek gider. Zaman içinde baba Tatarlar tarafından öldürülür ve oğul Temücin kendi obalarına geri çağrılır.

O sıralarda Temücin’in ailesi 5. kuşaktan kardeş torunları oldukları Taiçiutlarla içiçe yaşamaktaydı. Taiçiutlar da Tatarlar gibi dağınık gruplar halinde idiler ve tek bir lidere bağlı değillerdi. Birçok liderleri vardı, bu tertip içinde de kimin başa geçeceği tartışılarak seçilirdi. Orada “kim başa geçsin” diye sorulur, çeşitli görüşler ileri sürülürdü; bazen de sonuç alamadan dağılmak zorunda kalırlardı. Kısacası bu dağınık Moğol grupları, liderlerini seçerken aralarından en cesur, kahraman ve güçlü olanda karar kılmak için uğraşıyordu. Güç etrafında odaklanıldığı için de, gücünü kaybeden destek bulamıyordu. Çinggis Han’ın babasının öldürülmesi ile benzer bir durum oluşmuş, herkes vebadan kaçar gibi onlardan uzaklaşıvermişti. O zamanlar Temücin denilen Çinggis Han, işte bu koşullar içinde büyümüştü.

Öte yandan içlerinde Türk unsurlarının yoğun olduğu gruplarda tek lider anlayışı görülüyor ve liderlik babadan oğula geçiyordu. İşte bunlardan Kereyid Hanı Toğrul da yanında, obasında ve otağında genç Temücin’i ve diğer bir beyoğlu Camuka’yı “rehin” olarak bulunduruyordu. O zamanlar tâbiyet sembolü olarak oğulları “rehin” (turğak) verme adeti vardı; bu oğullar da böylelikle bir bey, hükümdar yanında eğitim görmüş olurlardı. Genç Temücin de demek ki ilk yönetim deneyimlerini Ong Han Toğrul’un yanında almıştı. Babasının ölümü üzerine gelişen olaylarda da Temücin, Ong Han’a başvurmakla yeniden onun tâbiyetini kabul etmişti.

Artık Temücin 20 yaşlarındadır. Bu arada Ong Han’ın kendi kardeşleri ile başı derde girer oralardan ayrılıp Karahıtay memleketine doğru uzaklaşır. Ong Han’ın yokluğunda ise Temücin Çinli komutanlarla temasa geçerek, onlarla beraber Tatarlara karşı başarılı bir seferde bulunur ve babasının öcünü alır. Artık yıldızı parlamaya başlayan Temücin, Ong Han geri dönünce kendinde onunla müşterek iş yapacak gücü bulur ve “arabanın ikinci dingili de ben olayım” der. Bu ortaklıkla başarılı seferler yürütürler ve hakimiyet alanının çapını genişletmiş olurlar.

İşler bu minval üzerine ilerlerken, çocukluğu ve gençliğinden beri Temücin’in etrafında bulunan sadık yol arkadaşlarına (nökerler), beylerinden memnun olmayıp mensup bulundukları gruplardan kopanlar da katılır. Böylece oldukça geniş bir kitlenin güvenini kazanan Temücin, özellikle elde edilen kazanç, yani yağmadan elde edilen malları eşit olarak dağıtması ile ün yapmaya başlamıştır. Halbuki Ong Han Toğrul, kazancı kendi elinde ve ailesinde tutma eğiliminde idi.

Bu sıralarda Temücin ile Ong Han’ın arası, elde edilen kazancın nasıl dağıtılacağı ve üleşileceği konusunda ortaya çıkan anlaşmazlık ile tamamen açılır. Ong Han’ın oğlu, durumun kendi aleyhinde geliştiğini görerek Temücin’i öldürme planları geliştirir. Ancak Ong Han’ın adamlarından iki kişinin gelip durumu Temücin’e haber vermeleri ile plan bozulur. İki taraf karşılaşır, Ong Han Toğrul ve oğlu yenilirler; Ong Han ölür, oğlu ise Tibet taraflarına kaçar. Bu arada tek başlı idare modeline karşı gelen dağınık grupların beyleri de başarısızlığa uğrar.

Sonuçta 1206’da yapılan kurultayda artık o kendini Çinggis Han olarak ilan eder. Tek elden idare ve müthiş bir disiplin içinde oluşturduğu ordu ile de başarılı seferler yapar. Artık seçim ve güçsüzü terketmek geride kalmıştır; bu orduda herkes kendi birliğine bağlı kalmak zorundadır. Çinggis Han’ın ölümünden sonra, Moğollar onun kendi yerine geçmesini önerdiği Ögedey Kağan’ı bile iki yılda seçerler. Bundan sonraki kağanlar ve hanlar hep kurultaylarda seçilmeye devam eder. Bu işler bazen kanlı olarak yürüse de seçim işinden vazgeçilmez.