Dünün ve bugünün gündemi e-postanıza gelsin.
0,00 ₺

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Halis İsveç çeliğinden %100 yerli tıraş bıçağı

King Camp Gilette’in (1855-1932) 1895’te üzerinde çalışmaya başladığı ve ilk ürünü 1903’te piyasaya sürdü. 1. Dünya Savaşı yıllarında Amerikan ordusunun 36 milyon jilet sipariş vermesinden sonra tıraşın ayrılmaz parçası olan “jilet” kullanımı Türkiye’de de 1920’lerin sonundan itibaren yaygınlaşır. İlk giren marka olan Gillette’in adı da “jilet” olarak Türkçe’ye yerleşti.

1930’lu yıllarda arka arkaya Türk markaları çıkınca pazarda kıran kırana bir rekabet başladı. Gazetelerde tıraş bıçağı reklamından geçilmiyordu.

Reklam sloganlarından bazıları “Kıllarınızı kökünden çekmez”, “Tıraştan sonra rüzgârın cildinizi tahriş etmesine izin vermez”, “En sert sakalları bile tatlılıkla yağ gibi tıraş eder”, “Cildi yakmaz, sivilce yapmaz” ve “İyi tıraşa vesile olup, simaya bir fevkaladelik bahşeder” olan yerli markaların en bililnenleri Timsah, Poker, Radium, Hasan, Altın Tıraş, Yalova ve Bozkurt’tu.

Bu markaların gazete ilanlarındaki ortak nokta yerli malı vurgusuydu. İlginç bir şekilde Alman teknolojisi ve İsveç çeliği kullanıyorlardı. Bu markaların en “milliyetçisi” adından da anlaşılabileceği gibi Bozkurt tıraş bıçaklarıydı. Bozkurt’un ilanlarını ilginç kılan bir özellik de, ilanın üst kısmına “Türk dehasının ürünü”, alt kısmına “Made in Germany” yazılmasında bir çelişki görülmemesiydi. 1933’ten itibaren Turan tıraş sabunlarını da aynı firma üretecekti.

MAGAZİN

Müstakbel Berar prensesi

Yayın hayatına 1922’de başlayan Süs dergisi kendisini “Haftalık Edebi Hanım Mecmuası” olarak tanıtıyordu. Kadınların ilgisini çekeceği düşünülen öykü ve şiirlerin yer aldığı derginin, 13 Teşrinievvel 1339 (13 Ekim 1923) tarihli kapağında Halife Abdülmecid’in 9 yaşındaki kızı Dürrüşehvar Sultan var.

Saltanat 1 Kasım 1922’de kaldırıldıktan sonra 15 ay halifelik yapan Abdülmecid, cuma selamlıklarına çıktığında Dürrüşehvar Sultan’ı da arabasına bindirirdi. 1924’te hilafet kaldırılınca Abdülmecid, ailesiyle birlikte sınırdışı edildi. Önce bir süre İsviçre’de yaşayan aile, daha sonra Fransa’ya yerleşti. Dürrüşehvar Sultan, 1931’de Haydarabad Nizamının oğlu Azam Cah ile evlenerek Berar Prensesi unvanını alınca Türk gazetelerinin ilgi odağı bir sima oldu. Babasının ölümünden sonra birkaç kez Türkiye’ye gelen Dürrüşehvar Sultan 2006’da vefat etti.

SPOR

Mazlum gibi durur balyoz gibi vururdu

1910’lu yılların başlarında birkaç meraklının organize ettiği boks maçları sayılmazsa, Türkiye’de boksun bir sportif faaliyeti olması İstanbul’un işgal yıllarındadır.

İngilizler, 1919 yılı başlarında askerlerinin antrenmansız kalmaması için Beyoğlu’ndaki Galatasaray Kulübü lokalinde bir boks ringi yapmışlardı. Zaman geçtiktçe, boksa merak salan kimi İstanbullu gençler de kulüp lokaline devam etmeye ve Büyük Britanyalı boksörlerin nezaretinde düzenli antrenman yapmaya başladılar.

Bu salon daha sonra boks maçlarının yapıldığı yere dönüştü. Halka açık ilk maç 1919’da Kemal Begof ’la Petro Mazlumidis arasında yapıldı. Yandaki fotoğrafta bir başka maçında görülen Mazlumidis (sağdaki boksör), 1921’e kadar ringlerde fırtınalar estirdi. 1921’de Fransa’yla başlayan bir Avrupa turuna çıktı ve 1924’te yeniden Türkiye’ye döndü. İstanbullu bir Rum olan ve bazı kaynaklarda her nedense “Türk boksör Mazlum İdiş” olarak anılan Mazlumidis, 1930’lu yılların başlarına kadar boks hayatını sürdürdü.

Akrepler aklını kavgayla bozmuştur

İki bin yıl önce bugünkü gibi günlük burç yorumları yoktu ama  Marcus Manilius, astrolojinin esaslarını kaleme aldığı beş ciltlik Astronomica adlı eserinde burçların özelliklerine de yer vermişti. 

ALP EJDER KANTOĞLU

Güneşin arabası kendi bölgesine geldiğinde, güçlü bir iğne silahlanmış kuyruğunun etkisiyle Akrep toprağı yarar ve tohumlarını dünyaya saçar. Onun etkisinde doğanlar, savaş tanrısı Mars’a hizmet etmek için yanıp tutuşurlar. Ruhlarının sevinçle dolması sadece kan ve kıyımla mümkündür. Ovalarda, ormanlarda kısaca her yerde insanların ve hayvanların peşindedirler. Öldürmeyip esir aldıkları her canlının sonu bir arenada yine akreplerin elinde ölmektir. Herhangi bir düşman bulamadıklarında ise birbirlerine saldırırlar. Savaşmadıkları nadir zamanlarda en büyük eğlenceleri savaş sanatı üzerine çalışmak ve yeni yöntemler geliştirmektir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamını Oku

Son Haberler