Ahmet Hamdi Tanpınar yakın tarihimizdeki müstesna edebiyatçılardan biriydi. Aşiyan’daki mezarının üzerinde, o meşhur şiirinden başındaki iki mısra yazılıdır:
“Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında…”
“…Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında”
diye devam eden şiir, yaşadığımız Korona günlerinde iyice kaybettiğimiz zaman kavramı üzerine nice filozofa “kapak” olur. ABD’nin en prestijli dergilerinden Wired’a yazan Arielle Pardes, salgının eve kapattığı insanların “zaman”la olan ilişkisini ele aldığı müthiş yazısında, virüsün aynı zamanda “kendi saatini” nasıl empoze ettiğini anlatmış. The New Yorker’da çıkan bir karikatürde, TV’ye bakan bir adamın kafasının hemen yanında bir ışık patlamış ve içinde kendisi var: “Ben senim! Gelecekten geldim. Yoksa geçmişten mi? Zaman duygusunu tamamen kaybettim!” diyor. Ekonomist David Wessel ise “Şubat dört yılda bir 29 çeker ama bu yıl Mart 300, Nisan 1500 çekti” diyor yazıda.
Zamandaki bu sapma-bozulma veya bu hissin ortaya koyduğu “Coronatime” vaziyetini, illüstrasyon ustası Kutlukhan Perker “Zamanın durduğu yıl: 2020” olarak ele aldı dergimizde. Acaba zamanda geri gidebilseydik, bu salgın hastalık belasını çıkmadan engelleyebilir miydik? Sanmıyorum. Bunu başaranlar sadece kendilerini korumak için uğraşırdı herhalde. Hatta şu sıralar ciddi bir “umut” olarak ortaya çıkan aşılardan biri de sizi belki hastalığa karşı koruyor ama, virüsü taşıyıp yaymanıza engel olmuyor!
Bu salgın, yaş, baş, ırk, millet, ülke, coğrafya dinlemiyor… diyoruz ama, hepimizin bildiği gibi ezelden beri dünyanın her yerini sarmış olan “siyaset ve iktidar virüsü”, yanına “para-pul virüsü”nü de alarak insanları ezmeye, öldürmeye devam ediyor.
Dergimizin baskıya hazırlandığı saatlerde, Fransa’da yüzbinler sokağa çıkarak hükümeti protesto ediyordu. Ülke çapındaki gösterilerin nedeni, güvenlik güçlerinin hadiseler sırasındaki görüntülerini çekmeye-yayımlamaya ağır cezalar getiren yasa tasarısı. Kasım ortasında, ülkenin neredeyse bütün basın-yayın kurumları ortak bir açıklama yaparak bunun kabul edilemez olduğunu söylediler.
İşin ilginç tarafı, Paris başta olmak üzere ülkenin tüm büyük şehirlerinde insanların çok büyük oranda “kendiliğinden” sokağa çıkarak protestoya katılması; üstelik pandemi ortalığı kasıp kavururken! Gösteriler sırasında işini yaparken polis tarafından feci şekilde dövülen Suriyeli meslektaşımız, AFP muhabiri Emir (Ameer) Alhalbi’ye geçmiş olsun diyoruz.
Siyaset-iktidar-para ve diğer virüsler tarihi teslim alamayacak.