Ekim 2024 Sayımız Çıktı

Uyuyan Buda, uyanık medya

Tarihe bugünün değerleriyle bakmanın ilginç örnekleri gerek Türk gerekse dünya basınında sık sık yer alıyor. Pakistan’daki bir Buda heykeli turizmi canlandırma kaygısıyla yeni bulunmuş izlenimi yaratacak şekilde haberleştirilirken, Nirvana’ya ulaşan Buda tasviri, ‘uyuyan Buda’ olarak tarif edilebiliyor.

Geçenlerde medyada “Pakistan’da bulunan 1700 yıllık uyuyan Buda heykeli ve bulun­duğu bölge UNESCO Dünya Mirası liste­sine girdi” başlıklı bir yazı vardı. “Uyuyan Buda olamaz, bu Parinirvana yani Buda’nin nihai Nir­vana’sı olmalı” diyerek yeni bulunmuş izlenimi ile araştırmaya başladım. Anlaşılan haber yaban­cı medyadan bize gelinceye kadar epey kılık değiştirmiş ve böylece sanki yeni bulunmuş izlenimi uyandırılmış. Böy­lelikle tarihe bugünün değer ve algılarıyla bakmanın ilginç bir örneği ile tekrar karşı karşıya kaldığımızı gördüm.

Pakistan’ın kuzeybatısında, Haripur’da bulunan Bhama yapı topluluğu harabeleri 1920 ve 1930’larda kazılmaya baş­lanmış ama incelenmesi uzun sürmüş ve 1980’de UNESCO listesine alınmıştı. Haberde (15 Kasım 2017) dikkatimi çe­ken ise bu heykellerin turizme hizmet edeceği konusunda Pakistanlı yöneticilerin umutlarına yer vermesiydi.

Genellikle konuları kendimiz araştırmadığımız ve­ya araştıramadığımız için yabancı haber ajanlara bağım­lı olmamız bir yana, çoğunlukla İngilizce’den çevirilere dayanıyoruz. Türkçe medyada heykelin sebebi mevcudi­yeti olan “nihai Nirvana (parinirvana)”, çevirisi yapılan İngilizce metinlerde bulunmadığı için kullanılmamak­ta. Onun yerine heykellerden “uyuyan Buda” veya “yatan Buda” (reclining Buddha) diye sözedilmektedir. Halbuki Hong Kong’daki Buddhistdoor Global gazetesinin haberin­de parinirvana halinde büyük bir Buda heykeli bulunduğu ve kazıyı yöneten Dr. Abdul Samad’dan bilgi alındığı haberi verilmekte. Kısacası Hong Kong ve Çin’de Budistler bulun­duğu için “uyuyan, uzanan, yatan Buda” ifadeleri kullanıl­mıyor.

Biraz düşününce “uygar” sözcüğüne ilham vermiş olan tarihteki Uygurlar’ın da Budist olduğunu hatırlarız. Uy­gurlar’dan önce kurulmuş olan ve her vesile ile kendileriy­le iftihar ettiğimiz Kadim Türk hükümdarlarından Taspar Kağan’ın yanında bulunan Cinagupta adlı bir rahip ve ya­nındakiler Budist metin çevirileri yaparken, ilk çeviri de­neyimleri Buda’nın nihai Nirvana’sı ile ilgili Pari­nirvana Sutra idi. Günümüze kadar ulaşmamış bu metin, gerek Kadim Türkler’in gerekse Uygurlar’ın bu metne ve bu kavrama ne kadar önem verdikle­rinin bir işaretidir. Türklerde ölüm ve yuğ tören­leri önemli bir yer tuttuğu için, ilk olarak bu menin çevrilmiş olmasını anlayabiliyoruz.

Hindistan’ın kuzeyinde bugünkü Nepal taraflarında doğmuş olan Sidharta Gautama, dünyada gördüğü kötü­lüklerden arınmak için kendini bu konulara adamış ve 35 yaşında “aydınlanmış” anlamına gelen “Şakyamuni Buda” olmuştur. Bundan sonra 45 yıl daha yaşayan Şakyamuni Buda, Kalmuk Moğolları’ndan Budist bir dostumun dediği gibi “uyumaz”, sadece meditasyonda bulunurdu. Sonra da kendini dünyevi işlerden arındırmış ve benliğindeki ihti­ras, istek ve dilek ateşi tamamen sönmüş olarak Nirvana’ya ulaşarak bu dünyadan ayrılmıştı.

Nirvana’ya ulaşmak doğum ve yeniden doğum süreç­lerini getirdiği bütün ıstırapların dışına ve üstüne çıkmak demektir. Ancak Nirvana bir “yer” değildir, orada hareket yoktur; Nirvana bir haldir. Sağ tarafı üzerinde yan yatmış ve sağ kolunu da başının altına almış Parinirvana heykelle­ri ile anlatılan da, Sakyamuni Buda’nın tam ve nihai Nirva­na haline erişmesidir.

Hal böyle iken, “Uyuyan Buda” şeklinde tanıtılan bu heykelin haber olmasındaki asıl sebebin turizm olduğu gö­rülmektedir. Nitekim bölge iktidar partisinin başkanı İm­ran Khan’ın “bu arkeolojik alanın güvenliğini sağlayıp mu­hafaza edersek, turizm sektörünü tekrar canlandırabiliriz” mealindeki sözleri de bunu açıkça göstermektedir. Batılı medya ise olayı büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkenin Hariput bölgesindeki Bhamala Khanpur arkeolojik alanın­da bulunan 1700 yıllık Buda heykeli şeklinde tanıtmakta­dır. Halbuki bu Buda heykelinin yapıldığı dönemde İslâmi­yet’ten söz edilemeyeceği gibi, haberleri bugünkü değerleri­miz açısından algılama ve aktarmayla, olayların vurgusu ile nasıl oynanabildiğini görmekteyiz.