Kasım
sayımız çıktı

Yol deyip ‘geçmemek’ lazım

Okul kitaplarında Çinggis Han ve devletinden bahsederken Çinggis Han’ın Harzemşahlar’a gönderdiği elçilerin öldürülmesi üzerine Batı seferine çıktığından bahsedilir. Ancak yazılmayan husus, bu hadiseden önce Çinggis Han’ın Harzemşah’a barış teklifi yapmış olduğu ve tüccarların geliş-gidişlerini kolaylaştırmak için yolların emniyetli olmasının öneminden söz ettiğidir.

 Biz yolları pek severiz; olumluyu da olumsuzu da “doğru yol”, “yolunu bulmak”, “yolsuzluk”, “yoldan çıkmak” örneklerinde görülebileceği gibi yol sözcüğü ile ifade ederiz. Bizim için yol değerlidir; evlerimizin yola bakan tarafları daha pahalıdır; insanlar bugün bile yoldan gelen geçenlere bakmak isterler. 

Yeni bir yol yapılınca bu otoyol bile olsa, hemen yolun iki tarafına büyük büyük işyerleri yapılır. Hatta bundan altı sene önceki bir haberde (Hürriyet, 4.10.2013) “Kilitlenen TEM civarına 35 bin yeni konut, 100 bin nüfus daha geliyor. Her yer konut, her yer trafik” başlıklı bir haber vardı. Yol geldi mi, oraya insanlar gelir ve daha çok işyeri açılır. Halbuki bazı memleketlerde “yol her türlü insanı getirir” diye, bazı ufak yerleşim yerlerinde oturanlar yolun kendi bölgelerinden geçmesini istemez. Mesela ABD’de benzin istasyonu, lokanta gibi zaruri ihtiyaçları giderecek mekanların dışında, otoyolların iki tarafının da bomboş olduğu görülür; insanlar gürültüden kaçarlar. 

Bizim için ise yol berekettir, sanki geleceğe açılan bir kapı gibidir. Siyasetçilerimiz de yaptıkları yollarla övünürler, hatta “yol medeniyettir” şeklinde görüşler de ileri sürerler. Bizim ülkemizde altyapı eksikliklerinden dolayı, gerçekten de yol gelen yere elektrik, su ve diğer ihtiyaçlar da gelir. Yolu olmayan veya yolları kapanan köylerin okul düzeni de yoktur. Bu, bugün için böyledir. Geçmişe bakacak olursak, yollardan derviş, tüccar ve orduların geçtiğini görürüz. Bugün biz tüccar ve askeri pek birarada düşünmeyiz; ayrıca yollardan askerlerin geçmesine de alışık değiliz. Halbuki eskiden durum farklı idi. Mesela bugün İstanbul’un önemli alışveriş yerlerinden olan Bağdat Caddesi, IV. Murad’ın Bağdat seferinin hatırasıdır. 

Tüccarların çok yoğun faaliyet gösterdiği Çinggis Han ve daha sonraki Temür döneminde bu ikilinin birarada olduğunu “ordu bazar”lar bize gösterir. Ama tarih öğreniminde, siyasi tarih ve ekonomi diyerek bu ikisini birbirinden ayırırız. Okul kitaplarında Çinggis Han ve devletinden bahsederken de Çinggis Han’ın Harzemşahlar’a gönderdiği elçilerin öldürülmesi üzerine Batı seferine çıktığından ve o zamanki Türkistan bölgesini fethettiğinden sözedilir. Ama tarih kitaplarında yazılmayan bir husus daha vardır; o da sefaret kervanındakiler öldürülmeden önce Çinggis Han’ın dostluk ve barış teklifi için Harzemşah’a elçiler gönderdiğidir. Bu konuda Moğol ve Çin kaynaklarında herhangi bir kayıt yoksa da, Nesevi (13. yy.), Reşideddin (14. yy ) ve Mirhond (15. yy.) gibi kaynaklarda bu konuda ayrıntılı bilgi verilmektedir. Elçiler ağzından Harzemşah’a verilen bu mesajda Çinggis Han, kendisinin daha doğuda bulunan memleketinde sulh ve sükûnu sağlamış olduğunu ve yaptığı seferlerle Harzemşah’ın ülkesinin sınırlarına dayandığını ve artık dostluk ve işbirliği zamanı olduğunu söyler. Orta Asya tarihçiliğinde önemli bir yeri olan W. Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan adlı eserinde Çinggis Han’ın bu vesile ile yaptığı uzlaşma ve anlaşma teklifinde samimi olduğunu düşünür. Mirhond’a göre Çinggis Han o kadar çok altın gümüş elde etmiş ve büyük şehirleri olan o kadar çok ülke fethetmiştir ki, divan azaları ve devletin ileri gelenleri bunları kaydetmekte güçlük çekmektedir ve artık yeni bir ülke fethetmekten kaçınmak (istiğna) gereğini hissetmektedirler. 

Mesajda ayrıca dünya âlemin mamuriyeti ve dünya nizamının devam etmesinde önemli rol oynayan tüccarların geliş-gidişlerini kolaylaştırmak için yolların emniyetli olmasının öneminden sözedilir. Çinggis Han ayrıca ülkesinin asker ve gümüş bakımından bir maden olduğunu ve gün geçtikçe sayılarının arttığını belirtir. Bütün bu mesajda tüccar ve askerin gelip gideceği yollar için somut bir sözcük kullanılırken, dostluk ve muhabbet yolları için ise manevi yol anlamına gelen başka kelimeler devreye girmiştir. Böylelikle bütün mesaj, çeşitli şekillerde ifade edilmiş yoğun bir “dostluk yolu” teklifidir. Hatta elçilerin öldürülmesinden sonra bu olaylar Gizli Tarih’te “benim dostluk teklifimi kabul etmediği için sefere gidiyorum” şeklinde ifade edilmiştir. 

Ama biz tarihçiler genelde Çinggis Han’ı görmek istediğimiz şekilde incelediğimiz için, onun yollarda emniyetin ancak dostluk ve muhabbetle sağlanacağı görüşüne önem atfetmeyiz. O bilgiler tarihî kaynakların yaprakları arasında kalır.